Leyla’ya...
Bir kadın, kapattı gözlerini, ışıklara gitti. Bir kadın. Ayrıksı, iddialı, şiirsel, küstah bazen, cesur, politik her halükârda, devrimci, örgütlü mutlaka. Bir kadın. Çok güzel bir kadın Leyla. Gece yani. Ezberlenmiş söz dizimlerinden uzak. Kül yutmayan, “mış” gibi yapmayan bir kadın. Bir yazar. Leyla Erbil.
**
“Yaralı doğar bütün insanlar, anlaşılmak, sevilmek, sevecenlik dilenir ömrünce...”
**
Şimdi onun arkasından yazılan bu yazıya cüret edilemezdi hayatta olsa...Bir kitabını elime almadan her sayfasında yüzüme bir tokat patlatacakmış gibi huzursuzlandığım bir yazarın zekâsının keskinliğine, toplumsal huysuzluğuna kalem uzatmak ne haddime. “Bu kitap hiçbir ödüle katılmamıştır” diye not düşebilen bir yazarı yazmak ne haddime. Katılsa bütün ödülleri silip süpürürdü biliyoruz. Ne haddimize!
**
Bir kadın. Dili eğip bükme konusunda sınırsız; kendi noktalama işaretlerini icat edecek kadar, koca bir kitabı tek bir paragraf boşluğu olmadan bitirecek kadar pervasız; umursamaz... Niye umursasın sahi! Kimseye benzemeye, kimseye kendini beğendirmeye çalışmamış bir kadın, popüler edebiyat denilen sabun köpüğünü, satış rakamlarını neden ciddiye alsın? Almaz ki! Leyla almaz! Kurumsal olan hiçbir şeyi ciddiye almaz.
**
Aslında onun zamanları yaşanıyor sokaklarda. Gördü mü? Birlerin binlere dönüştüğü, insanların sokaklara döküldüğü, hak diye, hukuk diye, özgürlük diye bağırdığı bir yaz bu... Tam da Leyla’ya göre bir yaz. Biraz daha vakti olsa yazardı mutlaka. Çünkü ondaki her şey “başkaldırıdır” İlhan Berk’in söylediği gibi. Sınır tanımadan başkaldırmıştır Leyla; cinsiyetçi söylemlere, otoritenin, piyasalaşmanın, birey değil de tebaa olmanın, kâğıt işlerinin her birine... Sokaklar başkaldırırken, Leyla’nın dilinden konuşulurken, direniş kelimesi imzasını atarken bu yaza, rahat duramaz yattığı yerde mutlaka.
**
Ah onun gibi başka kadınlar da vardı... Şimdi bu hayattan sonra her nereye gidiliyorsa orada onlarla mı Leyla? Sevgi Soysal’la kıkırdıyor mu, Tezer Özlü ile içleniyor mu Leyla? İşte gitti. 82 yaşında, arkasında eskimeyecek yapıtlar bırakarak; her yazdığıyla edebiyat denen şeye bile haddini bildirerek gitti.
**
“Yazarlık kötülüktür” demişti.
**
Ne haddime benim bunları yazmak...
Tek bir bahanem varsa kâğıda dökülen kelimelerim için o da okumuşluğum, hayran hayran dalmışlığım cümlelerinin arasına ve hayretim onun cesaretine, kural tanımazlığına... Cüce’ye, Üç Başlı Ejderha’ya, Gecede’ye, Mektup Aşklarına, Kalan’a...
**
“Ne var ki dünyada hiç yoksa da bir örneği, modeline rastlanmamışsa da ‘hiç yazar’ın milattan öncede ve sonrada sandığımızdan daha çoktur onlar, halkların ‘hiç halk’ olanları gibi ve değillerse mezralarda, işkencede, dağlarda ve bayırlarda ya da toprak altlarında beklemektedirler günlerini unutmayan, giderek devleşen bir bilinç gibi” diyen kadına sonsuz saygı ve hayranlıkla!
YORUMLAR