Yediği helal, giydiği haram, reklamı yakışıksız


  • Önüm, arkam, sağım, solum moda!
  • Bir beden büyük almayın. Seneye de giymem. Moda neyse onu giyerim.
  • Kopya çekmem; tarzımla kopya veririm.

Bunlar, son günlerde çok tartışılan bir reklam kampanyasından alıntılar... Henüz ilkokul çağında olmayan çocukları ‘kendi tarzlarını’ yaratmaya ve bunda diretmeye yönlendiren kampanya, ebeveyn olsun olmasın her aklı başında insanın aklını başından alacak cinsten. Belki de ‘aklını oynattıracak’ türden demek daha doğru olur.


Reklamda ne ararsanız var: Tüketim çılgınlığı... Züppelik pompalanması... Özentilik propagandası... ve cinsel istismar unsurları...


Küçük çocuklara büyümüş de küçülmüş muamelesinin yapıldığı, tüketimin özendirildiği reklamlar çok da yeni olmayan ve yakın zamanda eskiyecek gibi de görünmeyen bir trend. En korkunç ‘proje’lerden birini bundan birkaç sene önce çok popüler bir moda dergisinin Fransız baskısında görmüştük: 6 yaşında, makyajlı kızları kadın kıyafetleri giydirerek fotoğraflayan dergi çok ciddi tepkiler almıştı. Ancak kimse olaydan ders çıkarmamış –ve daha da kötüsü o kampanya işe yaramış- olacak ki bu yozluk hala pompalanmaya devam ediyor.


‘Çocuğun yediği helal, giydiği haram’ derdi anneannem. Eskiden bırak çocuklara yönelik reklamları, çocuklar için doğru dürüst tekstil ürünleri yokken tulumlarımızı kendi örer, elbiselerimizi elleriyle dikermiş. Buna rağmen –ya da belki de bu yüzden- aşırıya kaçmazmışız hiç, ihtiyacımız olduğu kadarıyla idare edermişiz.


Kız kardeşim hamile... Çok heyecanlıyız, hepimiz. Geçen gün oğullarımdan kalan iyi durumdaki kıyafetleri –kıza uygun olanları- çıkarıp baktık tek tek... Bir yandan geçmişi yad ederken bir yandan yeğenimin giyebileceği durumdaki giysileri bir kenara ayırdık. Kendi bebeklerime giydirdiğim mini minicik tulumları şimdi yeğenimin üzerine görecek olmak çok heyecanlandırıyor beni.


Biz bunları yaparken, bir yandan inanılmaz manevi tatmin yaşar, bu paylaşımlarımız için şükreder, para harcamadığımız ve israf etmediğimizi düşünerek mutlu olurken, ‘havalı’ ve ‘asi’ ve ‘cool’ olmaya çalışan küçücük çocukların ağzından ‘Seneye de giymem, moda neyse onu giyerim’ sözlerini duymak bana gerçekten çok tuhaf ve acıklı geliyor. Ama işin en acıklı kısmı bu da değil...


Bu tür reklamların bir de cinsel istismar boyutu var ki, tüketim çılgınlığından çok daha fazla korkutucu... UNICEF, geçtiğimiz haftalarda yayınladığı bir raporda dünyada her 10 kız çocuğundan birinin cinsel istismar kurbanı olduğunu, küresel çapta 20 yaş altında 120 milyon kız çocuğunun cinsel taciz ve tecavüze maruz kaldığını açıkladı. Aileden Sorumlu Bakan’ın ‘Çocuk nikahlarının çoğu masumane’ diyebildiği, 15 yaşında bir kız çocuğuyla 30 yaşında evlenen bir adamın cumhurbaşkanı olabildiği bir ülkede küçük kızların lolita misali reklamlara sürülmesinin bu tür olaylara yaptığı katkıları varın siz düşünün...


5-6 yaşlarında, depresif bakışlı, şuh görünümlü kızlarla-bahsi geçen reklamdaki repliği aynen aktarıyorum- ‘okumayı öğrenmeden YAZMAYI öğrenen’ havalı oğlanların konu edildiği reklamları yaratanlara sözüm: Reklamın iyisinin kötüsünün olmadığını herkes biliyor. Biz burada ismini zikretmesek de, öyle ya da böyle birçok insan bu reklamı ve markayı konuşuyor son günlerde... Bunu da sizin ‘başarınız’ olarak teslim etmeli...


Ama sormak isterim size: Özgeçmişinize ‘Falanca markanın bilmemkaçyüzbinmilyon liralık reklam kampanyasını başarıyla kurguladı’ yazacaksınız belki... Belki priminizi kapacak, terfi bile edeceksiniz bu ‘başarınız’ sayesinde...


Peki geceleri başınızı rahat koyacak mısınız yastığa?

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.