Çok unuttuk, keşke ölsek
Bildiğimiz bütün kötü sözler içimizde kalsın. Edemediğimiz küfürler. Okuyamadığımız belalar. Çünkü boş laf hepsi.
Çünkü çiğnemeden, düşünmeden çiğ çiğ ortalığa savurduğumuz her kelimenin, ettiğimiz ama tutmadığımız yeminlerin, atıp da tutamadıklarımızın bir cezası var.
Yok onu unutamazsak kalbimiz kurusun, ötekini unutamazsak kalbimiz kurusun.
Kuruyacağı yok, biri gelsin şu kalplerimize çimentolar döksün, üstüne gelip çocuklar bassın, ayak izleri çıksın kalbimizde. Çünkü bize yeni kalpler lazım. Gelsinler bunları geri alsınlar.
Bu toprak bizi üzerinde ne kusur işlediysek o kusurdan yakalayacak ve öyle alacak altına. Çünkü insan nasıl yaşarsa, öyle ölür. Biz de öyle öleceğiz.
Sıra sıra öleceğiz. Kimi battaniyeyle gidecek, kimi resmi merasimle, bando arkasından şahane bir türkü, Trakya civarlarından bir oyun havası çalmak isteyecek, izin verilmeyecek. Gidişlerimiz farklı olacak olsa da mezarlıklarımız aynı hikayeyi anlatmayacak. Çok korkak olanların mezarlarını köpekler koruyacak. Şehir efsaneleri duyacağız, ‘Mezarına dikilen çiçekler o günün akşamına kuruyormuş.’ Cesur olanlarımızın mezarının başına bir mektup konacak, üstüne de bir taş, o mektup uçmasın diye.
9 yaşındaki İbrahim Etem Çal’ın babasına yazdığı mektubu bulup okumanızı isterim. Mektubunda babasına bütün akrabalardan selam getirdiğini yazdıktan sonra şunları ekliyor: ‘Baba, cebinden iki lira çıktı, bir de çakmakla tarak, onları sakladık, bize hatıra, ama kıyafetlerini fakirlere verdik’ Belli ki işe giderken saçlarını geriye geriye taramış, bir de sigara yakmış madenin altına girmeden evvel. İki lirası kalmış cebinde.
Kadir Çal’dan geriye kalanların envanteriyle ne yapalım şimdi? İki lirayla ne yapar insan? Ne alır? İki ekmek? İki litre su? Bir gazoz? Hangi imza kampanyası, hangi ünlülerin çektirdiği ‘yoksulluk’ fotoğrafı kurtarır bizi?
Mesela, hadi hemen şimdi bir kampanya yapılsın. Gerekli olan şeyler eski bir kot, yalnız dizleri yırtık olsun, yakası yamuk bir tişört, üstünüze birkaç beden büyük ama eski bir ceket, ceketin cebi dışarı doğru baksın bir de deliği olsun, önünüzde de iki lira, yeşil bir çakmak bir de plastik tarak koyun. Ünlüler destek versin kampanyaya, adı da ‘Cebi delik dünya’ olsun. Bir de Kadir Çal’a mektuplar yazılsın. Sonuna ‘Unutursak kalbimiz kurusun’ diye yazılsın. Ve hemen unutalım. Bize yakışan bu. Bir anda silelim hafızlarımızdan. Aramızda tekme tokat dolaşan, kendine makamlardan makam beğenemeyen Anadolu Godzillası bağırıp çağırırken, biz bu haysiyetsizliğin karşısında karanlık mahcubiyetlerimizi imza atarak, kampanyalara tıklayarak gidermeye çalışalım.
Ya da dedim ya, bizi geri çağırsınlar, kalplerimizin yerine yenisini taksınlar. Çünkü insan nasıl yaşıyorsa öyle ölüyor. Böyle ölmeyelim. Bari mezarlarımızı köpekler yerine çiçekler korusun.
YORUMLAR