Re-cordis

Dehşetle gözlerimi açıyorum. Gördüğüm bir rüya ya da kâbus yüzünden değil. Rahatsız eden bir şey yüzünden de değil. Nesnesi yok. Dehşeti, taşıdığı hüzünden kaynaklanıyor. Kalple bir ilgisi olmalı bunun. Sonrası, kopmak üzere olan bir yaprağın rüzgârda salınması gibi.

Uyumuyordum gözlerimi açtığımda. Sadece uyumaya çalışıyordum. Uyumaya çalışmak başlı başına bir iştir. Gözkapaklarının her iki tarafı da uykuyu tehdit eder. Ardı kurgusu sana ait olmayan hikâyelerle doludur. Önünde zamana bulanmış görüntüler akar. Ama en tehlikelisi gözlerin açıkken düş görmektir.




Yüzüm duvara dönük. Duvarda gölgeler var. Dalından kopmak isteyen binlerce yaprağın gölgesi. Öyleyse rüzgâr da olmalı. Varlığı sadece başkalarıyla anlam bulan.




Sırtımı döndüklerim, duvarda birer gölgeye dönüşmüş. Gölgelerin elleri olur mu? Ya düşüncelerin ve karabasanların? Keskin, sivri, ince. Görüyorum. Varlığı bir gölgeye dönüşmüş bedenime saldırıyorlar. Açılan yaralardan dışarı kara safra sızıyor. Yoksa düş mü görüyorum?




Ne zamandan beri böyleyim ben? Yani anısız. Yani uyanıkken düş gören. Yani içi safra dolu solgun bir gölge. En son ne zaman bir şeyler okudum? Uyumaya çalışmadan önce mi? Peki ne okumuştum?




Kalkıyorum yataktan. Başucumda birkaç kitap. Birini açıp okuyorum. Şu cümlenin altını ne zaman çizmişim: “Yalnızlık diye bir şey yoktur. Yalnızlık senin yokluğundur.”




Kapatıp bir diğerini okuyorum. Kapağında Dürer’in Melancolia adlı gravürü olanı. “Melankoli, Eski Yunanca kara anlamına gelen “melan” ve safra anlamına gelen “kholi” kelimelerinden oluşmuştur.” Kara safra. “Hipokrat’a göre insan dört sıvıdan oluşur: Kan, sarı safra, mukus ve siyah safra. İnsan karakteri bu sıvıların oranına göre belirlenir.” Peki ya ben neden oluşuyorum? Sadece melankoliden mi?




Anımsamak ya da ansımak. Bir süredir beceremediğim şey. Anımsayamıyorsan anı diye bir şey yoktur. Anı diye bir şey yoksa sen yoksun. İspanyolcası recordar. Galeano, bahsediyor kitabında. Altını çizmişim. Hemen ardından gelen cümlenin de: “Latincesi re-cordis. Yani kalbi delip geçmek.”




Okumamla birlikte kalbimi delip geçen bir şeyi anımsıyorum. Keskin, sivri, ince, mavi. Unutmak için nasıl insanın kendisinin yokluğu gerekiyorsa, anımsamak için de bir kalp gerekiyor. Unutmayı ve anımsamayı sürekli kılmak için.




Dehşetle gözlerimi açıyorum…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Bu yazıyı ne zaman okusam beni başka bir dünyaya alıp götürür kendimi bulduğum bir yazı
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.