Küçük dertlerle hallenmek istiyorum
En basit derdimiz patlayan bombalardan, düşen uçaklardan, siyasi cinayetlerden açılıyor artık. Ortadoğu’yu, Esad’ı falan geçtik, bir zamanların süper güçlerine kafa tutuyoruz. Haber yapan gazeteciler terör örgütü üyeliğinden ve casusluktan içeri atılıyor. Sokağa çıkma yasaklarının biri biterken diğeri başlıyor. Cenazeler sınırlarda bekletiliyor, polis araçlarıyla yerlerde sürükleniyor ve televizyonlardan duyduklarımız sağduyu mesajları yerine yönetenlerin tehditleriyle dolu.
Birey olarak taşıyamayacağımız dertlerin altında eziliyoruz artık. Bunun güçlü olmamakla bir ilgisi yok. Dünyayı nasıl okuduklarını anlayamadığım bazı şuursuzlar çıkıp hâlâ kan istiyor, savaş istiyor. İçerde ve dışarda yaşadığımız durumun idrakine varamamalarının mantıklı bir açıklamasını bulmak zor. Bu dünyada yaşamadıklarını düşünmeyi geçtim, yaşadıklarından bile emin değilim artık. Çünkü zaten ölmüş ya da yaşamla bir bağı olmayan insanların kafaları ancak bu şekilde çalışabilir. Ölüler ülkesinin ölü doğmuş sözde bireyleri.
Seçilmişlerin asıl görevi sorun çıkarmak değil sorun çözmektir. Kitleler kendi üzerlerindeki büyük sorunları çözmeye talip olanlara oy verirler ki kendileri hayatın küçük dertleriyle hallenebilsinler.
Bir süredir masama yayılmış kuruşlar var mesela. Onları bir kavanoza mı koysam bir Pringles kutusuna mı diye dertlenmek istiyorum. Ülkemin güvenliğini oy verdiklerim düşünsün.
Yine masamda kocaman bir eski radyo var. Bir çalışsa, üzerindeki istasyonlardan cızırtılı bir şeyler dinlesem ve onu bana bırakanı yad etsem… O sırada asıl sorumlular cinayetlerin üzerine gitse ve gerçek sorumluları tutuklasa…
Ben bitmiş bir çakmağın peşine takılıp sokaklarda onlara gaz dolduran adamlar arasam ve onların işinin basitliğine hayran kalsam… Polis benim ruhum bile duymadan canlı bombaları yakalasa…
Kurşun kalemimin durmadan ucu kırılsa, silgim defterimde leke bıraksa, dolma kalemim mürekkep akıtsa, banyonun musluğu damlatsa, üst kattakiler gürültü yapsa ve ben hepsine küçük küçük sinirlensem… Yargı, önüne gelen bütün dosyaları adil adil temizlese ve kendine güveni yeniden tesis etse…
Ben en yakın arkadaşımla bu mevsimde hangi balık yenir polemiğine girsem ve sanki çok anlıyormuş gibi onun tavası bunun ızgarası diye lafı uzatsam… Hükümet, ekonominin kötü gidişi önündeki engelleri bir bir kaldırsa ve yeni istihdam alanları yaratsa…
Ben pastırma yazları bitti, şimdi erbain yaklaşıyor diye havadan sudan konular açsam… Birileri içerde barış ve kardeşliğin önündeki engelleri kaldırsa…
Öylesi daha iyi olmaz mı? Ama mümkün değil işte. Yönetenlerin sana güven vermediği yerde onlar adına da düşünmek zorundasın. Birbirimizi düşünmek zorundayız.
YORUMLAR