Sivrisinekleri mi öldürelim, bataklığı mı kurutalım?
Oh, bir rahatladık mı şimdi! 508 yıl 3 ay verdiler 54 yaşındaki çocuk tecavüzcüsüne (En fazla 32 yıl yatacak). Bu 508 yıl hangi suçlardan oluşuyor peki? “Kasten yaralama”, “çocuğu müstehcen yayınları okumaya ve seyretmeye teşvik”, “çocuğun nitelikli cinsel istismarı”, “cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” ve “çocuğun cinsel istismarı.”
Sanık, karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar misali önce “Erkeklere ilgi duyuyorum, çocuklarla ilişkiye girdim” diyerek suçunu kabul etti (Erkek diye bahsettiği 10 yaşındaki çocuklar). Hatta beni tedavi edin, diyerek hastalık boyutuna indirgedi yaptığı vicdansızlığı. Sonra mahkemede savunmasını değiştirerek suçlamaları reddetti. Çocuklara yönelik cinsel istismarda bulunmadım. “Çocuklar kendi aralarındaki istismarı benim üzerime attı." dedi.
Şuursuzluğu sadece bu kadar değildi. Ajitasyonun her türlüsüne sığındı. Babasız büyüdüm diye ağladı. Sanki her babasız büyüyen insan çocuk tecavüzcüsü olmak zorundaymış gibi. Çocuklara babalık yaptığını iddia etti. Masraf ve çocuklara maddi yardım kelimelerini üstüne basa basa kullandı. Tipik bir Hüseyin Üzmez (O dönem Vakit, şimdi Akit olan gazetenin 2014’te ölen yazarı) tavrıydı bu. O da ilkokul sekizinci sınıf öğrencisini taciz ettiği için tutuklandığında (ki 76 yaşındaydı) kendisini kızın ailesine maddi yardımda bulunduğunu söyleyerek savunmuştu.
Yine konsoloslar falan izledi duruşmayı. İçeri alınmayan avukatlar ve milletvekilleri oldu. Sonra Meclis’teki partilerden birer milletvekiline izin verildi. Karaman’da olağanüstü önlemler alındı. İzinsiz gösteri yapmak yasaklandı (İzinli gösteri ne demekse artık). Hatta İçişleri Bakanlığı, Gezi eylemlerine benzer eylemler yapılacağı endişesiyle Emniyet Genel Müdürlüklerine gizli ibareli uyarılar geçti. Davanın yarattığı infialin büyüklüğü buradan anlaşılabilir.
Ve dava, tek celsede şıpınişi sonuçlanıverdi. Burada N. Ç. davasını hatırlayalım. Hani içlerinde kaymakamlık yazı işleri müdürünün, bir yüzbaşının, muhtarın, banka veznedarının, öğretmenin, tüccarın, kısacası Mardin’in ekabirinin bulunduğu 28 kişinin 13 yaşındaki N. Ç.’ye tecavüz ettiği ve tabir caizse sıyrıklarla ceza aldıkları davayı. O dava yaklaşık 10 yıl sürmüştü. Ensar Vakfı Davası bir gün içinde sonuçlanıverdi. Dahası Ensar Vakfı’nın ve KAİMDER (Karaman Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği)’in suçtan zarar gördükleri gerekçesiyle davaya müdahillik talepleri kabul edildi.
Peki şimdilik arada neler kaynadı?
Yasaya aykırı bir şekilde açılan 10 binin üzerinde vakıflara ait yurt ve ev açılmasında sorumluluğu olanlar,
Karaman Valisi, Karaman İl Milli Eğitim Müdürü gibi denetim görevini yerine getirmeyen yöneticiler,
Yasak olduğu halde yasaya aykırı bir şekilde bu yurt, vakıf ve evleri açanlar,
Devletin kurumlarını es geçerek kindar nesil yetiştirmek üzere eğitimi M.E.B.’lığına alternatif merdivenaltı oluşumlara devredenler,
Meclis’te çocuk istismarı için komisyon kurulması önerisini ve ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı hakkında gensoru önerisini reddederek olayın, vakıflar ve dernek sisteminin etraflıca soruşturulmasına engel olanlar.
O yüzden tabii ki kimse rahatlamadı. Çünkü bu Altan Tan’ın (HDP Milletvekili) zannettiği gibi “seks skandalı” değil, dünyayı ayağa kaldıracak büyüklükte bir çocuk istismarı davası. Davayı savunanlar da cemaatleri, vakıfları, dini ve din adamlarını karalayan “3 tane çakma Nişantaşlı, Bebekli, çakma sosyalist” değil, seks skandalı ve çocuk istismarını birbirinden ayırabilecek akla ve vicdana sahip anneler, babalar, abiler, kardeşler; yani kısaca Biz’ler…
Sistem ve onun yarattığı sorunlar şeffaf ve adaletli bir şekilde çözülmeden de kimse rahatlamayacak.
YORUMLAR