Doğumu suni sancıyla başlatmak
Normal doğumu medikal olarak başlatmak bebeklerinin doğumunu bekleyen pek çok anne - baba adayına doğumun kendiliğinden başlaması yerine sunulan bir alternatiftir. Sadece 40. gebelik haftasını doldurmuş olduğu düşünüldüğü için artık bebeğin doğması gerektiğine karar verilerek (tıbben bebeğin acilen doğması için bir neden yokken), normal doğumu suni yollarla başlatmaya çalışmanın risklerinin ciddi ciddi düşülmesi gerektiği kanısındayım. Ülkemizde durum öyle bir hal aldı ki, çoğu anne adayı kırkıncı haftaya geldiklerinde önlerinde sadece iki seçenek oluyor. Ya doğum ilaçla başlatılacak ya da bebekleri sezaryenle dünyaya gelecek. Bu durumda aileler normal doğum şanslarını ellerinden kaybetmemek, en azından normal doğumu denemek için sağlıkla ilerleyen gebelik sürecini bitirip, doğumu suni yollarla başlatmayı kabul eder oldular. Çünkü başka bir seçenekleri yoktu!
Anne baba adaylarının bilmesi gereken en önemli konu, her şey yolunda gidiyorken, bebeğin keyfi yerinde, anne sağlıklı ve rahatken sadece beklenen doğum tarihi geldiği ya da bir iki gün geçtiği için hastaneye yatış yapılarak doğumu ilaçla başlatmaya çalışmanın bir takım riskleri olduğudur.
Doğum çoğunlukla hipofiz beyinden salgılanarak rahim kasılmalarını sağlayan aşk hormonu olarak da bilinen oksitosin hormonunun sentetik versiyonu olan, halk arasında suni sancı olarak bilinen “pitosin” ile başlatılır. Suni sancı, tıbben doğumun başlatılması ya da hızlandırılması gerekli görüldüğü doğru zamanlarda ve doğru dozlarda verildiğinde her medikal müdahalede olduğu gibi, harikalar yaratabilir. Bunun tam tersini düşündüğümüzdeyse gerekli gereksiz her kadına rutin olarak, zaten herşey yolundayken sadece doğumu başlatmak ya da hızlandırmak için verildiğinde, normal yolla doğabilecek bebeklerin doğumları bu gereksiz müdahale yüzünden sezaryene dönebilir. Yani hem annenin, hem de bebeklerin ellerinden normal doğum şansı alınmış olunur.
Suni sancı damardan verilir ve bu müdahalenin başarılı olması için rahim ağzının yumuşaması, incelmesi yani rahim ağzında değişimlerin görülmesi gerekmektedir. Bu değişimleri görmeyi beklemenin nedeniyse, rahimin doğum için hazır olduğunu anlamaktır. Nasıl ki bebekler bu dünyada yaşamaya hazır olmadan doğum başlamıyorsa, rahim de doğum eylemine hazır olmadan doğum dalgaları başlamaz. Bu hazırlık süresinde rahim ağzının ilerlemesi öncesi, doğuma birkaç ay kala rahim kaslarındaki oksitosin alıcılarının sayısında artış görülür. Gebeliğin son haftalarında bu alıcıların sayısı yeterince artınca da hipofiz bezinden doğumu başlatan oksitosin hormonu salınmaya başlar. Doğal olarak salınan bu hormon rahimdeki oksitosin reseptörlerinin kilidini açmak için çalışan en uygun anahtardır. Herşey ilahi bir düzenle tıkır tıkır ilerler.
Normal doğum sürecinde doğum sancısı yerine doğum dalgası terimini tercih etmemizin en büyük nedeni, doğal rahim kasılmalarının dalga dalga gelmesi ve aralarda anneye dinleme fırsatı tanımasıdır. Suni sancı ile elde edilen rahim kasılmaları ise doğal kasılmalara kıyasla çok daha güçlü ve düzenli kasılmalardır. Bu nedenle suni sancı alan çoğu kadın bu yapay kasılmalara dayanabilmek için epidural alma ihtiyacı duyar.
Suni sancıya yapay oksitosin diyorsak, epidurale de yapay endorfin diyebiliriz. Doğum kendiliğinden başladığında hipofiz bezinden salgılanan oksitosin hormonu rahim kasılmalarını sağlarken, bu kasılmaların şiddetine uyum sağlayabilmek için aynı zamanda endorfin hormonu da (vücudun doğal morfini) salgılar. Bu hormonlar hem annede, hem de bebekte birlikte salgılanırlar ve doğum süreci haricinde daha farklı ve önemli görevleri de vardır. Oksitosin ve endorfinin doğal salınışı suni sancı ve epidural alınan doğumlarda sekteye uğrar ve doğum sonrası depresyona ve emzirmeye kadar uzanan yan etkiler gözlemlenebilir.
Doğum suni sancı ile başlatıldığında ya da hızlandırıldığında beden bu yoğunluğa eşlik edecek kadar endorfin salgılayamaz. Çünkü damardan verilen suni sancı beyin bariyerini geçemez. Bu nedenle suni sancı alan annelerin büyük bir çoğunluğu epidural almak zorunda kalır. Hem suni sancı, hem de epidural alan anne adayları daha fazla monitörize edilerek (NST’ye bağlanarak) bebeğin ve rahimin bu ilaçlara gösterdiği tepki takip edilmelidir. Çünkü doğum artık doğal sürecinde ilerlemez. Bu durumda oluşabilecek risklerin takibi daha fazla nst ye bağlanarak takip edilir. Yani annenin hareket, duşa girme, rahatça pozisyon değiştirme özgürlüğü kısıtlanmış olur. Tüm bunlar da normal doğum şansını azaltan faktörlerdir.
Doğumun iki kahramanı vardır ve anne, bedenine yapılan her müdahalelerden az ya da çok etkilenir; dolaylı ya da direkt olarak bebekler de etkilenir. Suni sancı bebeğin direkt olarak etkilendiği müdahalelerden biridir. Doğal olarak ilerleyen doğumlarda rahim kasılmalarını pek çok bebeğin tolere edebildiği düşünülür. Suni sancıda ise rahim doğal sürecinin dışında kuvvetli bir şekilde kasıldığından ve kasılma süresince bebeğe giden oksijen oranı azaldığından bazı bebekler bu yapay ve güçlü kasılmaların tolere edemeyebilirler. Bu nedenle NST’de görünen kalp atışı bozuklukları normal başlayan suni sancılı bir doğumu sezaryene götürebilir.
Bu yazımın amacı çok masum gibi bilinen fakat burada yazmadığım daha pek çok yan etkisi olabileceği bilinen ve buna rağmen doğumda artık peynir ekmek gibi kullanılan suni sancı hakkında anne, baba adaylarına ufak da olsa bir farkındalık yaratmaktır. Umarım bedenlerine ve doğumlarına sahip çıkan, doktorlarına soru sormaktan korkmadan doğum sürecinin sorumluluğunu onlarla paylaşan, bilinçli, doğumu kendilerinin yaptığının farkında olarak bebeklerini doğuracakları güne hazırlanan kadınlar çoğalır.
Yararlanılan kaynaklar:
http://www.acog.org/About-ACOG/News-Room/News-Releases/2009/ACOG-Issues-Revision-of-Labor-Induction-Guidelines
http://www.huffingtonpost.com/2013/05/07/pitocin-risks_n_3224811.html
YORUMLAR