Biz buna kısaca kader diyoruz
Sağlıklı bir gebelik sonunda bazı kadınların hayali normal doğumla, bazılarının hayaliyse doğal bir doğumla bebeklerine kavuşmaktır. Adı üzerinde normal doğum…
Doğum normaldir ama doğal olunca havalı, organik, son yılların yükselen trendi, şımarıkça bir istek mi oluyor? Doğum normal tamam ama bazen normal doğum gibi görünen pek de normal ve doğal gibi gelmiyor. Bu konuda pek çok kişinin kafası karışık.
Doğumda Kadın Hakları Derneği’nin tanımıyla:
“Kimyasal veya tıbbi herhangi bir müdahale olmaksızın kendiliğinden başlayıp, yine kimyasal veya tıbbi herhangi bir müdahale olmaksızın kendi hızında devam eden, doğuran kadının dinlenme, besin, su, hareket, sükunet ve ıkınma gibi konularda kendi bedenini dinleyip, bedeninin ihtiyaçlarına göre davranmaya teşvik edildiği doğum şekline doğal doğum denir.”
Normal doğum nedir diye google amcaya sorduğumdaysa ilk sayfada karşıma çıkan tanımlar: Normal doğum; 40. gebelik haftasını doldurmuş olan bir fetusun rahim dışına zarlar ve plasentası ile birlikte atılmasını ifade eder. Başka bir sitede; Doğum en az 28 haftalık bir gebelik sürecinden sonra bebeğin rahim dışına çıkması olarak tanımlanır.
Bu tanımlar bana şöyle hissettiriyor. Bebek vajinal yolla ve sağlıkla doğsun, anne fizyolojik olarak sağlıklı olsun gerisi pek mühim değil…
Çoğu kadın tercihlerine saygılı, normal doğum taraftarı bir doktor bulabilmek için imkanlarını zorluyor, doğal doğumcu bulabilmek içinse (bu terim de acayip) ya bu uğurda ceplerindeki paranın çoğunu doğuma harcıyor ya da hamile kalmadan önce yüksek primli özel sağlık sigortası yaptırmak zorunda kalıyorlar. Bunun dışında olup doğal doğum isteyen kadınların ya şanslı olmaları gerekiyor ya da doğal doğum yapamıyorlar.
Kadın doğum uzmanları da kadınların arasında kulaktan kulağa dolaşan paylaşımlarla sezaryenci, normalci ve doğal doğumcu olarak üçe ayrılıyor. Doğal doğum yaptıran aslında normal doğumu, anne adayına, bebeğe ve doğum sürecine saygıyla ve sabırla destekleyen, gerekmedikçe medikal müdahale kullanmayan doktorların sezaryen yapmadığını bile düşünen kadınlar var. Oysa tüm doktorların (sanırım suda doğum hariç) her türlü doğum şeklini destekleyebilecek yetenekleri, bilgileri ve tecrübeleri var.
Aslına bakarsanız normal doğumun her şey yolunda olduğu süreçlerde mümkün olduğunca doğal olması harika olur. Ne kadar az “gereksiz” tıbbi müdahale o kadar az sıkıntı demektir. Sürecin sağlıkla ilerleyebilmesi adına medikal bir müdahaleye ihtiyaç duyuluyorsa doğallıktan yavaşça uzaklaşmaya başlanıyor ama aklı başında hiç kimsenin doğal doğum yapacağım diye bebeğinin ve kendinin sağlığını tehlikeye atmayacağına eminim.
Sorun şurada; bizde medikal müdahaleler o kadar çok kullanılır olmuş ki doğum öncesinde ve esnasında rutinleşe rutinleşe normalleşmiş. Mesela suni sancı, epidural, doğum masası, epizyotomi… Normal doğum epiduralsiz olmaz, epizyo açmazsam makatına kadar yırtılırsın, 40 hafta oldu bebek yeteri kadar büyüdü ya da doğumun çok yavaş hadi suni sancı verelim, süreci hızlandıralım gibi aslında “doğal doğumcu” kategorisinin rutinleri olmayan müdahaleler diğer doktor ve ebelerin sağlıkla ilerleyen doğumlarda bile sıkça kullandıkları rutinleri halini almış.
Biraz okuyan, araştıran, doğuma hazırlık eğitimi alan anne ve baba adayları bu rutin müdahaleleri gerekmedikçe tercih etmemek, doğumlarını mümkün olduğunca doğal olarak yapmak arzusunda oluyorlar. Buraya kadar iyi ama bu “mümkün olduğunca”nın ucu kaçınca, medikal müdahaleleri kökten bir reddediş, doğum sürecinde teslimiyet yerine direniş sebebi haline getirince, doğal doğumu sabit bir arzuya dönüştürüp kendi anneliği üzerinden puanlamaya başlayınca, yaşadığı gerçeklik hayallerindeki gibi “doğal” olmayınca doğum sonrası büyük bir hüsran yaşanabiliyor.
Oysa biz bilmeliyiz ki her doğum medikal bir yardıma ihtiyaç duyabilir, her doğum bir ihtimal sezaryene dönebilir. Bu farkındalığa ve içselleştirmeye sahip olmayan anne ve baba adaylarının doğum sonrası hüsran yaşamaya açık olma olasılığı, doktorunu iyi seçen ve ona sonuna kadar güvenen, teslim olan, kendini ve tercihlerini iyi ifade eden, her türlü doğum şekline hazırlanıp elinden gelen her şeyi yapan anne baba adaylarına göre kat be kat daha fazla oluyor.
Doğum bir teslimiyet sürecidir. Sürece iyi hazırlanıp, doğum ekibine güvenen kişilerin, bebeklerini dünyaya sağlıkla getirebilmek için ihtiyaç duydukları tüm müdahaleleri kucaklamaları gerekir. Bu noktaya gelebilmek içinde hem medikal müdahaleler hakkında, sadece kendine ya da bebeğine ne yapılacağını anlayabilecek, alternatifleri sorabilecek kadar az ama yeterli bilgiye sahibi olunmalı, hem de her türlü doğum şekline hazırlanılmalıdır.
Hazırlıktan kastım al “şu kitapları oku, şu doğuma hazırlık eğitimine git”le sınırlı değil. Çünkü normal doğum yapabilmek için sadece rasyonel bilgi yeterli değildir. Kendini ve korkularını irdelemek, reddettiğin ya da görmezden geldiğin süreçler hakkında farkındalık çalışmaları yapmak (mesela doğum sanatı), ruhen ve fiziksel olarak güçlenip, zihinsel olarak yavaşlamak gerekir.
Hayatta hiçbir arzuya sıkı sıkıya yapışmamak lazım. Doğum da bize kısa yoldan pek çok hayat dersi veren minik bir sahne… Sen istediğin kadar hazırlan, en doğal doğumcu doktoru bul, doula, ebe desteği al, en pahalı hastanede havuzunu kurdur ama olmayınca olmuyor! Bu ne senin, ne bebeğinin, ne doktorunun, ne ebenin ne doulanın, ne kocanın, ne de hastanenin suçu ya da eksikliği. Biz buna kısaca kader diyoruz…
YORUMLAR