Çıban başı
Büyük kızım ile başlayan ebeveynlik serüvenimde hep kendi çocukluğuma gittiğim doğrudur, aynen psikologların söylediği gibi…
Ona yaklaşımımda, konuşmamda, onunla ilgili kararlarımda aslında hep kendi çocukluğumdan olaylar, izler, deneyimler ile belirledim yolumu. Kreş zamanı gelmeden beni bir düşünce almıştı zaten. Bu sistem; beni körelten, bendeki cevheri (megalomanlık veya ego değil bunu söyleten, varsa da ortaya çıkamayan cevheri) ortaya çıkartmayan, bastıran, baskılayan, ezberlettirip okuldan, dersten soğutan bu sistemi, kendi çocuğuma reva göremedim hiçbir zaman. Böyle deyince sanılmasın ki başarısız bir öğrencilik hayatım oldu. Başarı kime göre, neye göre tartışılır, halihazırdaki sistemde aldığım notlar, girdiğim okullar bir başarı olarak görülebilir, bence değil ama hadi olsun bakalım. Geldiğim noktada, mutlu olduğum bir işi yapmak ve bundan kazancımı sağlamak 35 yaşımı buldu, bu mudur başarı diyorum size, nerde benim dershanelerde, kurslarda çürüttüğüm yıllarım?
Neyse bana değil konuya dönersek, çocuğum da bu sistemde zaman kaybetmesin isterim. Bir dersi öğretmenin tavrı ya da ezberlemenin bünyedeki hasarı veya başarının tanımı ve öğrencilere bu tanımın yüklediği ağırlığı ile öğrenmesin. O dersi ona gerekli olduğu için, severek ve düşünerek, sindirerek ve sorgulayarak, araştırarak ve gözlemleyerek öğrensin. Çok şey mi istedim? Evet dediğinizi duyuyorum.
Hayır çok şey istemedim. İnsanca yaşamanın, büyümenin eğitim sistemine de adapte olmasını istedim sadece. Ve buna sadece parasını ödeyebilenler değil, herkes ulaşsın istedim. Daha da çok şey istemiş olduğumun farkındayım. Ama ülkemizin, insanlarımızın, bizim geldiğimiz noktada aslında her şey eğitimde başlıyor ve bitiyor. Bu eğitim sistemi ile maalesef soran, sorgulayan, araştıran, okuyan, deneyen bireyler değil ezberleyen, boyun eğen, tek doğru bu deniyor ise budur diyen, anı kurtaran bir zihniyet yetişiyor. Biz de öyle yetiştik. Bizim tek avantajımız internete rahat ulaşmamız, ailemizin imkanları ve desteklemesi ve belki de kız-erkek ayırımı yapmadan okutması hatta kız çocuk olduğun için mutlaka okutması oldu.
Şimdi büyük kızım hayalimdeki gibi bir kreşe gidiyor. Veli inisiyatifi bir anaokulu: Küçük Kara Balık Çocuk Evi. Yine bir başka velinin hayali ile başlamış bu okul, her yeni dönemde benim gibi başka hayalci velilerle yaşamaya devam ediyor. Çok mutluyuz ki her dönem artan bir ilgi ile! Ama bu sadece 1 okul ve imkanları da kısıtlı, bütçeleri sınırlı, belli sayıda (imkanı olan) çocuğa ulaşabiliyor sadece. Ülkem için temennim bu okul gibi alternatif eğitim sistemlerinin, parası olan-olmayan gözetmeden, herkese ulaştırılabilmesi. Montessori dışında çocuğa saygı gösteren, özgüven duymasını destekleyen, ezberci değil araştırmacı ve sorgulayıcı, sınav puanı değil çocuk odaklı başarıyı savunan bir çok sistem mevcut. Hayalim bu sistemlerin yaygınlaşması, bilinmesi, tercih edilmesi..Çünkü ben inanıyorum ki bu eğitim sisteminin, ezberci ve sınav odaklı yaklaşımın değiştiği noktada ülkemizde çok şey değişecek..
Anaokulda hayal ettiğimize kavuştuk? Peki ya sonra? Bundan sonrası henüz bizim için çok bulanık çünkü 1 sene daha burdayız. Benim kızımdan 1 yaş büyük çocuğu olan arkadaşlarım hummalı bir araştırma ve soruşturma içinde. Onların ilkokul arama ve karar süreçlerini takip ediyorum. Şu anda biliyorum ki ilkokulda bu hayalime ulaşmak mümkün olmayacak. Sadece mümkün olan en yakın yaklaşımdaki okulu bulacağız ve bütçemiz yeterse göndereceğiz.
Yetmeye de bilir, seçtiğim okula gidemeyebilir, hiç istemediğim bu sistemde devam etmek zorunda kalabilir. Bu durumda kabullenecek miyim? Hayır! Biliyorum ki mevcut düzendeki hangi okula giderse gitsin ben bir isyankar veli olacağım. Sürekli okulda olacağım, hatta o okulu değiştirmek için çalışıp çabalayacağım.
Ve bu çabam sadece kendi çocuğum için olmayacak, ben bu düzenden gelen bu düzenin çıban başıyım!
YORUMLAR