Kişilikli köpekler kimliksiz kediler

Arkadaki otelin arka bahçesinde, pencerenin gerisinde kahvaltı edenlere sırtını dönüp çimlere kakasını yapan fevkalade kişilikli bir köpek vardı. Otel restoranı genişletmeye karar verdikten sonra ortadan kayboldu. On beş gündür güneşin altına sürülmüş insanlar, sivilce tipli binanın pencerelerini kaplamaya çalışıyor. Artık nüdist turistlerin dubleks keyiflerine şahit olmayacağız.





Ama Dolapdere’den Elmadağ’a uzanan bina ve anı mezarlığını görmeye devam edeceğiz. Biraz taze havaya ihtiyaç duyduğumuzda mezarlık greyderleri kulaklarımıza tecavüz etmesin diye camı açmak yerine dışarı çıkacağız. Güneşe çıkarılan rutubetli eşyalar gibi kendimizi havalandırmak için, giderek şahsiyetsizleşen kafe-restoranların dizildiği Talimhane sokaklarında dolaşacağız.



Kebapçıda lahmacun yiyen ailenin reisi, kucağında bebeğiyle pasaportunu gösteren kadına bakıp sağ elini üç defa hafifçe iman tahtasına dokunduracak, sanki ona bir şey bir şey ikram etmiş de istemiyormuş gibi. Aynı dili konuşmaları onları eşitlemeyecek. Saçının rengi peridrolle açılmış küçük kızla koltuk değnekli oğlan, ellerinde kağıt mendil paketleriyle bir otelin kapısında bekliyor olacak. Yaklaşan kapkara camlı, yerden yüksek, çok benzin yakan arabayı beklerlerken otelin güvenliği devreye girecek. Dükkânları önünde ayakta çay höpürdeten esnaf, olanları karşı kaldırımdan izleyecek.


Çalıştığımız binaya girerken Ortadoğulu turistleri birbirimize şikâyet edeceğiz. Asansörde birimiz konuşmayı “sorun ırkları değil, kültürleri aslında” diye bilmişçe bağlamaya çalışacak. Hem Avrupai hem Avrupalı hissettiğimiz için, hiçbirimizin aklından pasaportuyla bir restoran önünde dilenmek zorunda kalabileceği geçmeyecek.



Günlerden salıysa, iş çıkışı sağdan sağdan Şişli’ye doğru yürüyeceğim. Bütün gün gördüklerime, okuduklarıma, tıkladıklarıma, izlediklerime, dinlediklerime egzoz kokusu ve klakson sesleri eklenecek. İyice kirlenecek, küçüleceğim. Nerede yaşadığımı, kim olduğumu idrak ederken yavaşlayacak, Harbiye Orduevi'ne kimliksiz giriş-çıkış yapan kedilere saygılarımı sunacağım.



Agos’un önünden geçerken telefonum çalacak. Arkadaşım soracak: “Nasılsın?” Her şeyi görüp hiçbir şeye müdahale edememenin ruhumu nasıl ağırlaştırdığını, renklerimi nasıl soldurduğunu anlatacağım. “Etrafında hiç mi güzel bir şey yok?” diyecek. Kısa bir sessizlik olacak. Sonra “Var” diyeceğim, “ cesaret edemediklerimi yapan kişilikli köpeklerle kimliksiz kediler var."


Anlamayacak. "Boşver, sonra anlatırım" deyip köşedeki simitçiden sağa döneceğim.





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.