İki doğumun hikayesi
Gebenin psikolojisinin doğuma etkisini gösteren 2 örnek vermek istiyorum.
Doğum 1
Bir gebe ısrarla 3. doğumunda sezaryen olup tüplerini bağlatmak istiyordu. Doğum başlamadan önceki görüşmelerimizde ne dediysem tüpleri bağlamak için sezaryen yapılmasının iyi birşey olmadığına ikna edemedim. O sezaryen istediğini, bense sadece tıbbi bir gereklilik oluşacak olursa sezaryen yapılacağını, sezaryen olursa tüpleri de bağlayacağımızı söyledim hep.
Doğum başladı, gebe doğumhaneye girmek istemiyor, "Beni sezaryene alın" diyor. "Yahu, olmaz, 6 cm olmuşsun zaten, birazdan gelir bebek" diyorum. Hayır, şimdi ve sezaryen istiyor! En sonunda "Bu 3. doğum, sorunsuz gebelik, mümkün değil bir-iki saate kadar doğmaması" diye düşünerek dedim ki "Gel senle bir anlaşma yapalım. Akşama bebek hala doğmadı ise söz, yapacağım sezaryen" (Söylediğim saate hale doğmadı ise zaten tıbben ilerlemeyen eylem tanısı ile sezaryen gerekiyor.)
Birkaç saat sonra güzel güzel dalgaları olduğu halde hala 6 cm olunca suni sancı başladık. Birkaç saat de öyle geçti. Sözleştiğimiz saat yaklaşınca yanına gittim. Nefes nefese, dalgalarla boğuşmaktan bitap düşmüş, ama hala 6 cm. Bana yüzünde kocaman bir gülümseme ile dedi ki "yapıyor muyuz artık şu tüpleri bağlamayı?"
Doğum 2
Yine 3. gebelik. Doğum kendi başlamış, kendi ilerlemiş ama tam açık olduğu halde bebeğin başı hala yukarda. Anne sezaryen yapın diyor. "Ağrın varsa epidural yapalım" diyorum, "gerek yok, ağrım yok, ama yoruldum, doğmayacak bu, yapın sezaryen gitsin" diyor. Yanında doula da var, girmediğimiz pozisyon da kalmadı, bildiğimiz her şeyi yapıyoruz ama bebek gelmiyor. En sonunda yeniden muayene ettim. Bebeğin başı hala pelvise tam girmemişti, herhangi bir pozisyon anomalisi vb. de bulamayınca "Vardır bir sebebi" diye düşündüm. "Tamam" dedim, "sezaryen yapıyoruz."
Gebe bunu söylediğimde zaten ayaktaydı. Hemen kapıya doğru yürümeye başladı. "Evet nereye geçiyorum" dedi. Heyecanlı, yerinde duramayan bir kişilik yapısı vardı zaten. "Dur hele" dedim. "Daha ameliyat ekibine haber vereceğiz, evden gelecekler, ameliyathane hazırlanacak, ondan sonra oraya geçeceğiz". "Ne kadar sürer?" diye sordu. "20 dakika, belki 30" dedim. Gözleri ile yukarı doğru baktı, fıldır fıldırdı gözleri, belli ki birşey düşünüyordu, sonra arkasını döndü, yatak kenarına tutundu, çömeldi ve doğurdu. Aynen bu anlattığım hızda. Hepimiz bakakaldık. Bebeği zor yakaladık.
Doğumdan sonra, o sırada ne düşündüğünü sordum. "20 dakika bekleyemem. Bekleyene kadar doğururum" demiş içinden.
Kıssadan hisse:
Doğum sadece mekanik olarak bebeğin çıkması değil. Annenin psikolojisi, doğurmaya niyeti olup olmaması, doğuracağına inanması çok önemli rol oynuyor.
Bunu her doğumda görüyorum. Anlattıklarım sadece 2 uç ve somut örnek. Tabii ki çok motive, doğurmaya niyetli ve doğurabileceğine inancı tam olan birine de rahat bir doğum nasip olmayabilir. Doğum başladıktan sonra sezaryene alınması gereken kişide bunlar yoktur demek, hele ki bunu başarısızlık olarak görmek olacak iş değil. Ama doğumları uzatan, doğumda hissedilen ağrıyı arttıran çok önemli bir faktör annenin psikolojisi. Bu nedenle iyi bir doğuma hazırlık şart. Doğumdan önce de bir doğum psikologu ile doğumla ilgili varsa korkular, endişeler hakkında konuşmak çok faydalı.
YORUMLAR