Semt pazarları: Bir gecelik hokus pokus
Kulaklarına tarçın çubuklarından uzun uzun küpeler yapmış kırmızı saçlı bir kadın. Her parmağında üzeri farklı baharat taneleriyle süslenmiş yüzükler. Koklayarak da görebildiğin biri o. Koku, görme eyleminin tamamlayıcısı. Baharatlar parfümü olmuş adeta. Minik minik torbalara “bir tutam ondan, bir tutam bundan” diye diye yaratıyor sihrini.
Yetiştirdiği sebzeler içinde en çok balkabağını sevdiğini anlamak hiç de zor değil. Baharatçı tezgahının hemen çaprazında duruyor onunkisi. Okyanus ötesi uzak diyarlarda adına Cadılar Bayramı dedikleri bir balkabağı bayramı kutlandığından hiç şüphesiz ki habersiz. Tamamen kendi dünyasında. Kılıktan kılığa girmiş balkabaklarının arasında tatlı yapmak isteyene ayrı, yemek yapmak isteyene ayrı satışlar yapıyor. Bir de çocuklar var tabi. Annelerinin eteklerini çekiştire çekiştire geldikleri tezgahta, balkabağına dönüşen at arabası masalını unutturan nicesiyle büyüyorlar. Her hafta farklı bir masal.
Şapkadan tavşan çıkaran sihirbazların atasının o pazardan çıktığını söylerlerdi hep. Beceri, evrile evrile şapkadan düzinelerce çul çaput çıkarmaya gelmiş sadece. Bir meslekse dalkavukluk, o da buralardan yayılmış olabilir. Sutyen takıp çığırtkanlık yapan erkeklerin komikliği bir yana, tezgahlar arası atışmaları bir yana.
Bir panayır yerinin hafif gerçek üstü bu tasvirleri, benim için bir semt pazarının ifade ettiği şeydir. Bir gece yarısı şehrin bir bölgesinde sokak aralarına gelip konuverirler. Akşam uyuduğundan başka bir sokağa uyanırsın. Tüm bu sihirbaz kadın ve adamlar, bir gecede olağanüstü ve renkli bir şenlik ortamı, panayır yeri kurarlar. Alışverişler yapılır, paralar alınır verilir, hikayeler, söyleşiler dillendirilir, günün sonunda tüm kasaba ya da şehir hem çula çaputa, hem sebzeye meyveye, hem de söze hikayeye doyunca sihirli adam ve kadınlar, sonraki sabaha hiç izleri kalmamacasına ortalıktan çekilir.
Bana göre bir yerde kendini turist olarak en iyi bir semt pazarında hissedersin. Yine aynı şekilde turist olmaktan çıkıp oralı olmayı da yine bir semt pazarında başarırsın. İki hafta orada olup aynı yüzlerle selamlaşmaya başlamak, domatesi alacağın tezgahla kavunu iyi olan tezgahı bellemek yeterlidir. Satanla satın alanın arasında muhabbetin başladığı andır oralı olmak. Tarihini bildiğin, mimarisini tanıdığın yerler ‘görülmüşler listesi’nde yer alabilir belki ama insanını tanımadan bir yeri, görmüş de olsan, bilemezsin. Hele de küçük yerlerde semt pazarları o tanışmanın merkezidir.
Üç buçuk yıldır yaşadığım bu ufak Güney Ege kasabası, pazarının olduğu her cumartesi bu olayı büyük bir şenlik gibi yaşıyor. Civar köyler dahil bir sürü çoğu da birbirini tanıyan insan sekiz-on sokaklık bir alanda, harika kokular, renkler ve görüntüler arasında bir yandan alışveriş yapıp bir yandan hoş beşe duruyorlar. Pazarın etrafındaki çay bahçeleri, pastaneler, kafeler ellerinde pazar torbaları bir sürü insanla dolu. Her masada en az dört beş kişi. Gidenin yeri hemen doluyor, gelen ekleniyor masaya.
Pazarların sokak aralarından taşınıp artık merkeze uzak etrafı kapalı alanlara kurulacağıyla ilgili yasayı duyduğumdan beridir bunları düşünüyorum. Bu canlılığın, artık kültürel bir faaliyet haline gelen bu kaynaşmanın uzağa gitmesi bu yazdıklarımdan çoğunun ölmesi demek. Çünkü semt pazarları öncelikle alışveriş maksatlı kuruluyor olabilir ama aslında kültürel bir varlıktır da.
Datça pazarı da yıl sonuna kadar kasabanın arkasında bir bölgeye taşınıyor. Her cumartesi pazarda alıştığımız tezgahlar, pazar harici boş kalacak bir alanda o gün kuruluyor olacak. Yine alıştığımız tezgahlardan alışveriş edeceğiz ama şu anda pazarın kurulduğu sokaklar ve etrafındaki tüm o hareketlilik ve kaynaşmadan eser kalmayacak. Yürüyerek ve bisikletiyle pazar yerine gelen pek çok insan, arabaya mahkum edilecek.
Semt pazarları, sokakların arasına bir gecelik hokus pokusla kurulan ve yine bir gecelik hokus pokusla kaldırılan muazzam bir dokudur. Tüm güzelliklerin ağzını burnunu yamultmayı o kadar çok seviyoruz ki, bir süre sonra “biz” denen şeyden geriye hiçbir şey kalmayacak ya da o “biz” koskocaman bir ucube olarak yaşamaya devam edecek.
YORUMLAR