Somon tarifi
Bir süredir balık yapmamıştım, iyi balık bulmak da her zaman kolay olmuyor, yaşadığımız yüzyılda aslında sanki her şey insan için gibi görünüyor. Biliyoruz ki süslü renkli ambalajlar tamamen satış stratejisi, ama alternatif her zaman olmuyor, alıyoruz, tüketiyoruz ama az ama çok. Balıklar çiftlik balığı, tavuklarda tümör tehlikesi, haddinden fazla yumurtlayanlar, fazla süt versin diye hormon verilen inekler, kötü şartlarda yetiştirilen, her biri kalabalık ve gitgide büyük bir hızla artan insan nüfusuna adeta birer köle gibi hizmet eden zavallı hayvanlar. Etobur muyuz ? Evet, bu doğru mu bilemiyorum.
Herşey insan için değil yani aslında, küçükken, herşeyin bizim iyiliğimize olacağına inanırdım safça, çocukluk aklı ya işte, her şeyin en iyisini, doğrusunu da babam bilirdi mesela, ama böyle bir dünya yoktu, belki de vardı ama artık kalmadı, adeta herkes sizden bir şey istiyor, zamanınızı, hayatınızı ve paranızı. Sizin olmayan parayı, hayatınızın önemli ve eşsiz dakikalarını sizden çalarak alıyor hem de kat kat fazlasıyla.
Bu hafta düşünceliyim, markette amaçsızca yürüyorum, evde sebze yok, ne zamandır da balık yemedik, ama bunlar sebze mi ki ? Nerde atalarımızın dalından yediği güzel meyveler, sebzeler, nerde oynanmamış tohumlar, kirlenmemiş topraklar, neden bu dünya kapasitesinin üstünde artık ? Hatayı nerede yaptık, hepimiz suçlu muyuz ?
İnsanların market arabalarına bakıyorum, neler almışlar... Hala kola içen insanların var olduğunu görünce şaşırıyorum, herkes biliyor bazı şeylerin zararını ve biz tüketmezsek onlar aslında var olamaz, biliyorum, ama o biliyor muydu?
Sebzeler güzel görünmüyor gözüme, sanki pek bir şeyin tadı yok, var da yok, mış gibi yapıyor, insanlar hipnotize olmuş gibi fondaki cafcaflı müziğe kapılarak arabalarını dolduruyor. Balık reyonundaki koca koca balıklarla göz göze geliyorum, hala et yiyorum, ama et olarak sadece balık mı yesek acaba diye düşünüyorum. Bazı balıklar deniz balığı, bazıları çiftlik.
Gözüme somonları kestiriyorum, dilimler kocaman, pembe pembe güzel de görünüyor, bir yemek tarifi yazısı olarak iştah mı kaçırdım ki, bilmiyorum ama gerçekler her gün birer birer bizi kalbimizden vuruyor diğer bir yandan. Markete gitmezsek nereden alacağız. Pazar, manav, kasap, balıkçı... Seçenek çok ama daha mı iyiler onlar, meçhul. Küçük bir yerde yaşıyor olsam da –en azından büyük şehir değil– sistemin ağırlığını omuzlarımda taşıyorum herkes gibi malesef.
Kızım soruyor, pembe balık neden geldi ? Çok uzaaktan...Hindistandan mı ? Hayır tatlım –ona göre hindistan çoook çooook çooooook uzakta- Nerden peki ? Norveç'ten buz gibi sulardan...Üşümemiş mi ? Sanmıyorum üşümemiştir. Düşüncelerimden sıyrılıyorum, kendimi kaptırıyorum, yemek yapmak büyük keyif, iyi gelecek, kızım da balık yesin, pembe balık. Biraz roka, biber, dereotu filan da alıyorum, somonlaarlaa birlikte eve geliyoruz ve ben deneysel çalışmama başlıyorum.
Elimde irice bir dilim somon var, sosu hazırladıktan sonra grill tavada azıcık zeytinyağı ile pişireceğim, una bulamak ya da marine etmek yok, sadece somonun kendisi var. Belki birazcık tuz ve karabiber, pişerken. Önemli olan sosu.
İşte sosuyla birlikte somon tarifim:
Sos için :
1 adet yarım ay şeklinde doğranmış soğan
3 adet haşlanmış ve küpküp doğranmış patates
2 avuç haşlanmış taze bezelye
Taze kişniş
Toz zencefil
Galangal – havlıcan
Beyaz biber, karabiber
Tuz
Krema
Soğanları zeytinyağında çevirip patatesleri ekliyoruz, mutfakta haşlanmış patates bulundurmak her zaman işe yarar, aklınızda olsun. Sonra dilerseniz havuç da katabilirsiniz ya da sarımsak. Ardından baharatları ekleyerek bezelyelerimizi en sona saklıyoruz, pişmeye yakın kremasını daa ekleyip, balığı tavada cızırdatmaya başlıyoruz.
Balığımız hazır, baharatlı patates yatağında pembe balık koydum bunun ismini, yakıştı, tadı enfes oldu, taze, aromatik, gizemli ve sıcak diye taarif edebilirim. Sevdiğim kıvamda, biraz Asyalı gibi hatta.
Yanında bol taze kişnişli domates püresi ile servis ettim, afiyet olsun.
YORUMLAR