Gelenin eksik döndüğü yer…
Sevdiğiniz her şeye benzeyen, ama gördüğünüz hiç bir şeye benzemeyen bir yer arıyorsanız gelmelisiniz Endülüs'e.
Doğunun batıyla raksını; iktidarın kanla, savaşla, sürgünle el değiştirişini başka gören yoktur sanırım Endülüs kadar.
Fas tarafından gelince gemileri yakan Tarık'tan gelir Cebelitarık Boğazı'nın adı.
Ancak burayı görenlerin anlayabileceği bir sebeptir gemileri ateşe atan.
Sağ kolunuza aldığınız zümrütten yamaçta, bir çığın topladığı kar gibi toplanır portakal çiçeklerinin kokusu. Zümrüt gerdanlıktaki inci gibi duran Elhamra'ya bakarken boca olur üzerinize.
Kokudan nefes alamamış olmak gerekir anlamak için Tarık'ı, kulaklarınızın gürül gürül akan nehirle sağır olması.
Toprağı o kadar bereketlidir ki Endülüs'ün, saray bahçeleri cennetin resmidir resmen. Çingenesi ateşten.
Keserdeki taşı Elhamra, Alcazar ya da sedir kokulu Kurtuba yapan, tapılası bir sevgidir ancak.
Hiç bitmeyecekmiş gibi yaşanan, oysa sadece 800 yıl magribin olan.
Müslüman Endülüs'ü inşa etmek için kuşkusuz çok sevmek gerekir burayı: Hiç gitmeyecekmiş gibi! Gidince söküp yerle bir etmek isteyecek, geleninse tuğlasını bile vermeyeceği kadar.
Raks ederken ateşe dönen kadınla erkeğin topuklarında inleyen bu diyar onunmuştur, biraz da senin, lakin bir gün illa ötekinin.
Her gelenin kalbinden bir parça kalır Endülüs'te, hayran gözünden sayısız bakış.
Endülüslü bilmeli ki, saksısındaki sardunyaya, bir de gırtlağındaki şarkıya sahip olabilir ancak insan.
YORUMLAR