İSKİ durağındaki dolmuşlar
Simit küflenmiş sandım, meğer çaymış kokan. Kahvaltıya biraz ara verdik. “Musluk suyuyla diş bile fırçalamamak lazım. Boruların pası herhalde.” Oh, içme suyuyla demleyince çay mis gibi oldu. Bir damacana daha su söyledik mi tamam, canımızı sıkmaya gerek yok.
İki ay önce bugünler. Öğle üzeri apar topar Taksim’den Okmeydanı’na geçmek, Çanakkale’yi geçmek gibi bir şey. Külot giymeyi sevmeyen teyzenin ayaküstü hacetini yaptığı binanın altıncı katı. Dokuz saat acilde burnu kanadıktan sonra ablanın kıyameti kopararak ancak çıkabildiği dört yataklı, dört koltuklu oda. Ortama yabancısın, iyi ki senin tam pansiyon sigortan var. Yemeyip içmeyip primleri ödemeye devam edersen bu odalara ömür boyu mecbur kalmazsın. Taburcu olunca Büyükada’ya geçeceksiniz zaten, silinir gider şu birkaç gün.
Kaç arkadaşın senin gibi böyle devletle muhatap olmak istemiyor. Çocukları özele yazdırıyorlar. “Yıllık 20 bin mi? Çüş!” diyorsun. “O ucuzu” diye şefkatle bakıyor Aslı, “daha havalı anaokulları iki katı.”
Aklında sorular. Hepsi bildiğin yerden ama bir türlü sınıfı geçemiyorsun.
Kendini ömür boyu garantiye aldın da canın ablan için ne yaptın? Çocuğu özel okula göndererek kimlerden, kaç yıl koruyabileceksin? Bedelini ödediğin su en iyi ihtimalle pas kokuyor, niye telefona sarılmıyorsun?
Yapman gereken devleti görünce karşı kaldırıma geçmek değil, bizzat karşısına dikilmekti. Her ay kredi kartından sağlık sigortası taksiti çektirmek için fazladan çalışmak değil, acilde seni dokuz saat bekletemeyeceğini ona öğretmekti. Çocuğu özel okula göndermek için yıllarını ipotek etmek değil, onaylamadığın müfredatı ona düzelttirmekti. Belediye otobüsünü beğenmeyip otomobil almak yerine “Bana yol köprü yapma, beni evimle işim arasında trene bindir” demekti. Duvarlarına battal boy klima yapıştırmak değil, yirmi sene sonra ancak sahibi olabileceğin evin sokağına iki tane ağaç diktirmekti.
Belediye otobüsünü beğenmedin otomobil aldın. Resmî alanlardan uzaklaşıp kendi güvenli bölgende sana benzeyenlerle yaşayıp gittin. Hak isteyenlere katılmadın, onları desteklemedin, başlarına bir hal geldiğinde başını çevirdin.
Şimdi yaşadığın yeri beğenmiyorsun, rahat edeceğin yerlere gitmek istiyorsun. Piknik mahallini savaş alanına çeviren kalabalıktan kaç gömlek üstünsün?
Sevmediklerini korumayan ve senin sevmediğin insanları korumadığı için ses etmediğin kanunlar artık seni de tehdit ediyor. Bu kadar kaçabildin, alanını bu kadar koruyabildin. Hiç söz hakkı istemedin, şimdi bağırsan da duymuyorlar. Güvenli bölgene tehlike yürüyor. Özel muamele gören çocuğun büyüyüp eteğinin altından çıkıp da hayata karıştığında bu ülkenin genel koşullarına çarpacak. Bütün aşıları tamam da buna bağışıklığı var mı?
Başkalarının çocuklarının gülmediği yerde seninki de gülmez. Ötekilerin çocukları güvende değilse seninki de güvende olmaz. Yasalar, yasaları yapanlar bugün öteki çocukların tipini sevmezler yarın seninkini, bugün onları alır götürürler yarın seninkini.
Düşündükçe daraldın. Hastane, yol, okul filan zor işler, tamam. Peki sana paslı su mu içiriyorlar acaba, İSKİ’yi ne zaman arayacaksın? Çocukların parçalarını taşıyan dolmuşlar İSKİ durağından kalkmıyor mu?
YORUMLAR