Sevdiğin iş ve ahlâksız hat müşteri hizmetleri
Herkes sevdiği işi yapamaz. Mesela kimse bankada başkalarının paralarını sayarken “ne güzel, ne zengin insanlar var, tanıştığıma ne kadar memnun oluyorum” demez. Kimse tapu dairesinde mesaisini bitirirken içinden “çok şükür bugün kaç kişinin ev sahibi olmasına vesile oldum” diye geçirmez. Motosiklet kullanmaya bayılsa bile “bugün ne çok kargo teslim ettim, insanlar internetten aldıkları şeyleri görünce nasıl çıldırdılar, allahım bu mutluluğu görmeyi bana nasip etti” diyen biri yoktur.
Sevdiği işi yapma fikri çoğu kişiye rüya gibi görünür ama aslında kötünün iyisidir. Çünkü geçinmek için yapmaya başladıktan sonra iş iştir. Hayatını yaza çize kazanmak istersin gözlerinden olursun, müzik için yaşıyorsundur yol parasına şarkı söylersin, oyuncu olacaksın diye evlatlıktan reddedilirsin setlerde tuvaletini tutarsın. Sevdiğin işi yaptığını düşünüp kendini paralarsın, sonra bir gün bir bakarsın elde var sıfır.
Her zaman sevmediği işi yapmak zorunda kalanlar olur. Bazen ne yapmak istediklerini bilmediklerinden, bazen yaşadıkları topraklar başka türlüsüne müsaade etmediğinden, bazen hayat buna mecbur ettiğinden. Zaten her iş de sevilmez ki. Para kazanman gerekiyordur, iş ararsın, bulduğuna girer çalışmaya başlarsın. İşi sevip sevmediğini düşünmen abestir. Huzursuz olmaman, her gün gittiğin yerde gördüğün kişilerden nefret etmemen, telefonun ucundakilerden eziyet görmemen sana yeter. Önceliğin huzurun olur, ötesini fazla düşünmeden işten arta kalan zamanlarda istediğin hayatı yaşamaya çalışarak yaşar gidersin.
Patronun tabiatı gereği mükemmel olmanı bekler ve asla memnun olmaz, bunu zamanla öğrenir durumu idare edersin. Sana hayatı asıl dar edenler, senden çok da farkı olmayanlardır. Çünkü biz, bizi içinde döndürüp duran dünya makinasının içinde itişir dururuz. Nasıl bir yerde, hangi koşullarda yaşadığımızı, karşımızdakinin aynısı olduğumuzu unutmaya çalışarak. Bunun adı genellikle sınıf atlamaya çalışmaktır.
Sınıf atlamaya çalışanların en sevdiği numaralar, müşteri hizmetleri numaralarıdır. Bir müşteri hizmetleri hattı kadar ahlâksız bir hat daha bilmiyorum, onun kadar ahlâksız bir hatta daha bağlanmadım.
Bazen müşteri olmaktan memnuniyet duyanların şu hayatta hiçbir şey olamamışlar olduğunu düşünüyorum. Geciken pizzayı, yanlış adrese bırakılmış koliyi, market rafındaki tarihi geçmiş malı şikâyet etmek ayıp geliyor. Biri işsiz kalacak çünkü, “ne yapayım işini düzgün yapsın” dediğin insan, acaba hangi koşullarda çalışıyor da işini düzgün yapamıyor? İşleri insanlar yapar, iyi işler de ancak mutlu insanlardan çıkar. Sigortası var mı, mesaisi bitince patronu “az daha kal” diyor mu, maaşını gününde alıyor mu, müdürü şefi burnundan fitil fitil getiriyor mu, eviyle işi arasında kaç vasıta değiştirirken ayakta uyuyor, o sürede biraz sıksa memlekete kadar gider mi?
Herkesin öteki olduğu ama çoğunluğun bunun farkında olmadığı yerlerde önce ötekiler birbirini ezer. Sevmediği işi üstelik çetin koşullarda yapan bir yakası beyaz bunun en güzel örneğidir. Kredi kartı borcunu hatırlatan kişiyi azarlar mesela. Oysa arayan, muhtemelen kendisi de borç içinde kıvranan ve bunu yaptığı için arada tuvalete gittiğinde aynaya bakamayan biridir. Kesilen internet hattını açtırmak için karşına çıkan da maaşlı bir insandır neticede, gece yarısı ona kusmanın da manâsı yoktur.
Aslında hiçbirimiz sevdiğimiz işi yapmıyoruz. Sadece bazılarımız diğerlerine göre biraz daha rahat gibi. Mutluluğun, huzurun çoğunluğa çok görüldüğü yerlerde işini iyi yapmayanları şikâyet etmek çoğu kez lüks tüketime girer. Ayağını yorganına göre uzatmak lazım.
YORUMLAR