“Bir kadın için en ideal meslek öğretmenliktir”
“Bir kadın için en ideal meslek öğretmenliktir denir bilirsiniz. Neden? Çünkü mesaisi diğer beyaz yaka işlere oranla daha erken biter. Yazın 2 aya yakın tatili vardır. O sebeple kadına daha çok yakıştırılır. Peki ne olacak boş vakitlerde? Kadın evle ve varsa çocukla ilgilenecek. Pek de boş kalmayacak yani. Tam aksine çifte mesai yapacak. Evle ve çocukla ilgilenmenin de bir mesai olduğunu açık ediyor bu yaklaşım en başta. Bir ifşa adeta. Bari diyor kadının ücretli çalıştığı işi daha az vakit alsın da çifte mesai yaparken daha az zorlansın.”
Bu sözler geçtiğimiz haftalarda TedxİzmirWomen etkinliğinde yaptığım konuşmadan. Konuşma henüz yayınlanmadı. Konuşmamı bitirirken diyorum ki “Kadınlar tüm o varsayımlardan, bu kalıplardan fazlası. Tüm bu ön kabuller, ayrıcalıklar/ayrımcılıklar olmasa kadınlar ilgilerine, becerilerine göre bir meslek seçebilir. Öğretmen olmanın ötesini de hayal edebilir. Seçeneklerini arttırabilir.”
Konuşma bitti, fuaye alanında dururken iki dinleyici geldi yanıma, öğretmen olduklarını ve sözlerimin çok öğretmenliğe hakaret niteliğinde olduğunu, öğretmen olmanın “ötesi” deyince öğretmenliği geride tuttuğumu, oysa zaten kutsal bir meslek olduğunu, ötesine geçmek gereken bir meslek olmadığını söylediler. Maksadımın bu olmadığını, öğretmenliğin de diğer hiçbir meslek için geçerli olmadığı gibi bir sıralamaya tabi tutulamayacağını, dolayısıyla da geride olduğunu ima etmek gibi bir niyetim olmadığını söyledim. Ne kadar ikna edici oldu bilmem.
Ardından bir de e-mail aldım. O mesajda da benzer bir serzeniş vardı. O mesaja da dilim döndüğünce yanıt vermeye çalıştım, fakat bunun geniş kitlelerce mesele edilen bir konu olduğunu düşündüğümden yine yazmak isterim.
Öğretmenliğin anne-kadın mesleği olarak görülmesi benim görüşüm değil. Toplumsal dayatma olduğunu iddia ettiğim bir görüş. Anne-kadın mesleği olarak görülmesinin temel nedeninin mesai saatleri olduğunu düşünüyorum ki işini hakkıyla yapan bir öğretmen de aslında en az ortalama bir beyaz yakalı kadar çalışır. Ne yazık ki sistem öyle bir kurgulanmış durumda ki özellikle kamuda öğretmenlerin mesleğini gereğince yapıp yapmaması tamamen onların meslek ahlakına/vicdanına terk edilmiş halde.
Benim konuşmam öğretmenlik mesleğini kimin hangi motivasyonla seçtiğine dair değil, öğretmenliğin kadınlara toplumsal olarak dayatılıyor olması ile ilgiliydi. Her mesleği layıkıyla yapanlar da var, mesleğin itibarını kirletenler de. Bir kadının öğretmen olmayı seçmesi konusunda yapılan teşviklerle bir erkeğe yapılan teşvikler bir değil ve sebeplerini hepimiz biliyoruz. Mesai saatlerinin yanı sıra okul, yetişkin olmayan öğrencilerle, çoğunluğu kadın olan meslektaşlarla/velilerle muhatap olmak kadınlar için daha güvenli bir alan olarak görülüyor ve bu bir kısıtlama evet ve toplumsal cinsiyete dayalı bir kısıtlama. Tam da buna itiraz ediyorum.
Öğretmenliğin de hiçbir mesleğin de kutsal olduğunu düşünmüyorum. Mesleğinin kutsal olduğunu düşünenler, diğer mesleklerle arasında hiyerarşiyi kendileri kurmuş olur. Hal böyle iken benim cümlelerimi “geride olan, ötesine geçmemiz GEREKEN” olarak duymak da kaçınılmaz. Kutsal addedilen sorgulanmaz. Çok çok hassas bir alan.
Öğretmenlik kutsal değil ama sorumluluğu çok büyük olan bir meslek. Sorumluluğu yüksek mesleklerin erbabı olmanın koşullarının da diğerlerine oranla çok daha ağır olması lazım ki, meslek hak ettiği itibarı bulabilsin, meslektaşların donanımı konusunda kuşkular bulunmasın. Bu da öğretmenlerin değil sistemin sorunu.
Benzer şekilde ağır ceza hakimi olmanın da koşullarının daha ağır olması gerekir. Karar verme mekanizmasında bulunuyor çünkü ve insan hayatını doğrudan etkiliyor. Genel cerrah olmanın da koşullarının daha ağır olması gerekir aynı sebepten. Bunun kutsallıkla ilgisi yok.
Son olarak konuşmanın sonundaki sözlerimi tekrar izah etmek isterim. Demek istediğim şuydu: Kadınları meslek seçimleri konusunda sınırlandırmayın. Kadınlar bu sınırların dışına çıkabilir. Toplum kadınlara öğretmenliği sınırlı bir çember olarak sunuyor ama binlerce, on binlerce meslek var. Bırakın kadınlar seçeneklerini görsün, başka alternatifleri olduğunu da bilsin. Bu çemberin ötesine de (ya da çemberin dışına da) bakabilsin ve öyle tercihini yapsın. Bu tercih öğretmen olmak da olabilir.
Annelerimiz ilk öğretmenlerimiz değil. Öğretmenlik profesyonel bir meslek ve profesyonellerce icra edilmeli. Hak ettiği itibari kazanabilmesi için engel teşkil eden benim sözlerim değil yukarıda bahsettiğim sistemsel sorun.
Mesleğini hakkıyla yaparken veli-kamu idaresi-okul idaresi üçgeninde hırpalanan, kapasitesinin üstünde iş yüklenen, hak ettiği ücret kendisine ödenmeyen ve giderek itibar kaybına uğrayan tüm öğretmenlerin haklı mücadelesinin yanındayım.
Öğretmenler günü kutlu olsun...
YORUMLAR