Biz büyüdük ve çok sıkıcı olduk

Her gün tonla yazı okuyoruz, bir sürü köşe yazarı, hangi sokakta durduklarının önemi yok, bir internet sitesi uzaklığında herkes, "Bugün ne demişler" galerisindeyiz, tıklıyoruz.



Okuyup kapatıp hayatımıza devam etsek iyiydi, yok biz oturuyoruz, dün akşam bizim gibi kıymalı patates yemiş adamın ya da kadın fikir sahibinin hayatına dair bize de ona da 3 beden büyük gelen analizler


yapıyoruz.


Hiçbirimiz hiçbir köşeye sığamıyoruz!




Derdimiz zaten bir köşe yazısı hakkında oturup kendi fikrini bildirmek değil ki, dedim ya analist olduk sülük sülalecek!


"O ne demiş, öteki gazetedeki ona cevap mı yetiştirmiş, çok sert yazılar yazıyormuş da acaba başına bir şey gelir miymiş" gibi sorularla en azından sabahımızı bir makaleyle çayın, kahvenin yanında kuru kuru yiyoruz.




Ama itiraf etmek istiyorum: Çok sıkıldım.


Gerçekten.


Türkiye'de köşe yazarlarının bu kadar ciddiye alınmasından bıktım.


Kendimi de bu güruhtan ayırdığım yok, kendimden de bıktım. Bir de bu köşeleri


okurken, bu insanların "Her güne bir linç kampanyasından" paylarına düşeni almalarından da ürker oldum.


İşin özeti; yorumlamaktan, yorumlarımla beraber gelen korkularımdan, endişelerimden yorgunum, çok.




Ben artık köşe yazısı okurken ya da herhangi bir yazıyı, araştırmayı okurken eğlenmek istiyorum. Bir yazıyı okurken kahkahalarla gülmeyeli o kadar çok oldu ki!



Ta ki; Elif Cebenoyan ve Maya Sorguç'la tanışana kadar.



Yeni favori köşe yazarlarım.




Elif, adaşım, 10 yaşında. Elif, BirGün gazetesi film eleştirmeni Cüneyt ve Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Ebeveyn Eğitimcisi Ayşegül Cebenoyan'ın kızı.


İlk yazısı, "Anne yönetme sanatı"ydı. Yazısı 24 saat dolmadan 5 bin kişi tarafından okundu. Bir ev gezmesinden dönmemenin, eğlenceyi uzatmanın yollarını anlatıyordu.


İkinci yazısını Milli Eğitim Bakanlığı'na ayırdı ve haftanın okul günlerini düzenlemekten bahsediyordu: 3 gün okul, 2 gün tatil.




Sonra Maya da yazmaya başladı. 9 yaşında Maya. O da ilk yazısında "Penguen Eğitim Kılavuzu"nu yazdı.


Erkekse papyon, kızsa şapka almamız gerektiğini yazarken, "Bunlar size garip gelebilir ama kesinlikle doğru" notunu düştü. Ha bir de penguenimize dondurma alabileceğimizi, bunun kesinlikle sağlıklı olduğunu söyledi. Maya'nın yazısı da yaklaşık 2500 kişi tarafından okundu.




Ben de onların yazılarından kendi payıma düşeni aldım. Uzunçorap'ın iki küçük yazarı beni toparladı, kendime getirdi.




Onları okurken aklıma kendi küçüklüğüm, kendim kadar küçük kağıtlara, anneme yazdığım, "Ben anneanneme taşınıyorum, artık sizlerle yaşamak istemiyorum" konulu, acıklı, tek satırlık mektuplarımı hatırlattı.





Sonra da elimde süt bardağıyla evi terk edişimi!




Anne yönetme sanatına bir saniyemi bile ayırmayarak hayatımı annemle didişmeye adadığımı, bir anneyi penguen almaya ikna etmeye giden yollardan hiç geçmediğimi düşündüm.


Elif ve Maya bana "Ben onlar kadar akıllı değilmişim demek ki, kaldı ki hala da değilim! Biz büyüdük ve ne kadar da sıkıcı insanlar olduk" dedirtti. İkisinin yazılarını bulup okumanızı rica ederim.

Ben; bu kadar tatlı yazdıkları, bana neşemi yerine getirdikleri için sadece ikisine teşekkür edebilirim.




Bana gelirsek, ben bugün aslında kızkardeşini başka bir erkekle sokakta görünce cebinden çıkardığı bıçakla 17 kez kalbinden bıçaklayan


ağabeyi anlatacaktım.

Kızın ağabeyine derdini anlatamadan, sokakta o erkek arkadaşıyla tesadüf ettiklerini söyleyemeden gittiğini yazacaktım. "Belki de aşıktı, aşk da tesadüf değil midir?" diyecektim.



"Ama işte bizim memlekette ölüm aşktan daha büyük bir tesadüf oldu" yazacaktım.




Neyse, beni bırakın, herkesi bırakın, Elif'le Maya'yı okuyun.


Çocukluğunuza dönün, orası hala en güvenli yer, ne yazık ki!

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.