Patlat bir kamu spotu sahtekarlara gelsin!
Yılbaşı gecesi.
Önümde çeyrek biletlerim.
Az sonra Türkiye’nin adı açıklanmayan zenginlerinden olabilirim.
Ama zaten parayla pulla ilgisi olmayan bir insan evladı olduğumdan pek de umurumda değil piyangonun hangi illerimize vuracağı… Gelip bana vursa hakikaten kendime dair en ufak bir planım yok.
Belki yeni bir lastik ayakkabı alır mıyım?
Yok ya.
Ona bile ihtiyacım yok.
Bile dememin sebepleri var.
Allah huzur versin yeter, çok ciddiyim, bunu zor bulanlar beni anlayacaktır ve bunu anlayanlar da bunu ‘like’ edecektir.
Şikayetçi de değilim. Hamdolsun öyle bir boşvermişlik var ki üzerimde. Uzunca bir süredir.
Madem piyango da umurum değil bu geceye dair tek bir planım var.
Önümdeki bütün abur cuburları yemek.
Leblebiyi artık avuç avuç ağzıma atar, etrafımdakilere ‘Bak bak bana bak’ diyip çiğneyip çiğneyip yutmadığım leblebilerimle bir bienal tasarımı mı yaparım, yoksa Uludağ (Niğde de olur) gazozla mı çalkalarım?
Peynirin üstüne reçel mi dökerim?
Etleri löp löp yer miyim, yoksa çatalımla tırtıklayıp, yoğurtla pilava mı abanırım?
Salatayla zaten çok işim yok, kibarların ana yemeği oldu olalı, (‘Aaa ben bir Sezar’ın salatası aliiim, bi de diyet kola, yok yok ziro olsun’ diyip ayağının altındaki kedilere ‘Pisssst’ diyen kadınlar yüzünden) mesafeliyim kendisine.
Dev planlar içindeyim.
Pisleşip midemi isyan ettireceğim ve bir kusma kraliçesi geceyi kapatacağım çok belli.
Kucağımda cips tabağı, bir elim de kuruyemişlerde…
Fındıkları kim zahmet edip topladıysa tarlalardan, sağlığına duacıyım. Hele o çiğ fındıklar. Üzümle (moda tabirle) kombinleyip kombinleyip yiyorum.
Açmışız ‘O ses Türkiye’yi. Düetlere damardan parçalar seçilmiş, sanki çok efkarlıymışım gibi, ‘Ah’layıp ‘Vah’layıp dinliyorum. Son ses.
Biri "Sesi kıssana" dediğinde, "Aa Selami Şahin en sevdiğim, bu bitsin sonra" diye gelen atakları savuruyorum.
Arada da gelen mesajlara cevap yazıyorum.
"Size de mutlu seneler, hep beraber inşallah"
Derken telefonum çalıyor. Saat 21:50.
Elbette geç bir saat değil de. Hani artık o saate kadar arayan aramış.
Bakıyorum, tanımadığım bir numara. 05076491502.
"Hayırdır" deyip açıyorum.
Bu bir bant kaydı.
Sağlık Bakanlığı arıyormuş.
Elimi kuruyemiş ve cips tabaklarından çekiyorum. Sigaramı söndürmüyorum da kültablasını uzaklaştırıyorum ve kibarca su bardağımı önüme çekiyorum.
O anda uzaktan biri baksa, ben bir kamu spotuyum.
Bant kaydı konuşuyor: Hem Sağlık Bakanlığı hem de OBEZİTE MERKEZİ’ymiş arayan, vay arkadaş!
Böyle bir akşamda beni arayacak son merkez beni uygun görmüş, sanki bir nevi hissikablel vuku, kusana kadar yiyeceğimi sanki bir gece önceden rüyasında görmüş gibi…
Neden mizah? Neden ben?
Telesekreter diyor ki; "Zayıflamak istiyorsanız 1’i tuşlayın" Şimdi beni 31 Aralık’ta aramasından da geçtim, kalkıp bir kadına "Zayıflamak istiyorsan" diye sorarsan, o da 6 kilo da olsa, doğduğu zamanki kilosuna dönmek ister.
Ve elbette o tuşa basar.
Bir de tabii işin mesleki deformasyon kısmı var ki, tuşluyorum 1’i.
Yanımdakiler tek bir kelime dahi sarfetmeden telefonu kiralık katil gibi kapattığım için meraklanıp kimdi filan diye soruyor. ‘Sağlık bakanlığı’ deyince, yılbaşı tebriği aldığımı sananlar oluyor. Yahu beni neden ‘İyi seneler’ diye arasınlar?
"Hayır arkadaşlar, obezite merkezi arayan, zayıflamak ister misiniz diye sordu, ben de bastım 1’e."
Evet olamaz mı, belki birkaç kilo daha verirsem, çocuk reyonlarında 12 yaş değil de 10 yaş kıyafetlerine girerim.
Şakalar komiklikler. Kimse geri aranacağıma inanmıyor.
Benim inancım tam.
Ve aradan 4 gün geçiyor ve telefonum çalıyor.
Yine o 0507’li numara. Hımhımhım diye konuşan bir bey. Belki de ağzı dolu benimle konuşurken.
Söylediklerini zor anlasam da, başlıyor anlatmaya.
"Zayıflamak istediğinizi beyan ettiniz"
Evet.
Kaç kiloyum, yaşım kaç, boyum kaç. Dataları veriyorum. Meraktan öleceğim. Çünkü benim verdiğim datalar üzerine ‘Sen bizimle dalga mı geçiyorsun be (ya da bre de olur buraya, ecdadımız gibi ve ecdadımız tonlamasıyla) kadın!’ deyip yüzüme kapatması gerek.
Yok, pek anlayışlı.
"Evet Elif Hanım, demek ki 51 kilosunuz, sizin 48’e inmeniz gerekiyor. Bu 3 kilodan kurtulmak için"
Gerçekten şaşkınım.
51 kiloyla obeziteyle mücadelede ringe çıktığıma inanamıyorum. Demek ki ben anlamamışım, bu milli bir mücadele.Getirin bana bayrak mayrak ne bulursanız artık öpeceğim.
İçimden çok fena ayıplıyorum. Lan’la başlayan cümlelerimi kendi kamu spotlarıma saklıyorum.
Hem zaten baştan hatalı. "Bir kadına yaşını da kilosunu da öyle soramazsın, dünyanın neresinde görülmüş bu rahatlık efendi?" demiyorum tabii ki..
Ve bu efendi nefes almadan konuşuyor.
O kadar istekli ki indirecek beni 48’e.
Afrika kriterlerine göre herhalde sıkıntı bende.
Vücut kitle endeksi hesabına göre 25’in üstünde çıkanlar 'şişman', 30'u aşanlar ise 'obez' sayılıyor.
Demek ki ben 30’u aşmışım ki… Bu nasıl bir ısrar!
"Şimdi Elif hanım, bildiğiniz gibi diyetisyenler bir kibrit kutusu peynir der, 3 zeytin der, bizim sistemimiz böyle değil. Önce kabul ederseniz sizi diyetisyenlerimiz arayacak. Sizin yaşantınıza uygun bir diyet programı çıkaracaklar. Bu klasik bir program değil. 1 ay içinde siz ideal kilonuza kavuşacaksınız. Bir de size bir zayıflama bandı göndereceğiz."
Aralara girmeye çalışıyorum ‘Alo’, ‘Beyefendi’ filan yok kar etmiyor.
"Şimdi efendim, bu her gün kullanacağınız bantlar ve diyetisyen için sizden 57 lira alacağız. Bakanlığın teşviki olduğu için eğer bir ay sonra kilonuzda bir değişiklik olmazsa paranızı iade ediyoruz"
Orada duracaksın zayıflatma saplantılı bay Obezite Merkezi. Dev silahımı çıkarıp, ateşliyorum.
"Bakın beyefendi, Sağlık Bakanlığı’nın uygulaması bir kamu hizmeti. Kamu hizmetleri ücretsizdir. Siz bu parayı isteyemezsiniz hem ben…"
O kadar sinirleniyorum ki adama. Bence benden de nefis ses kaydı olur. Daha da devam edeceğim de… Cümlem havada kalıyor!
Çünkü Bay Obezite Merkezi telefonu yüzüme kapatıyor.
Çünkü Bay Obezite Merkezi dolandırıcı!
Bunlar bir çete.
Sağlık Bakanlığı’nın obeziteyle mücadelesini fırsat bilen bir çete.
O numarayı defalarca geri arıyorum.
Ve aldığım yanıt şu: "Böyle bir numara kullanılmamaktadır"
Sinirimden oturup dünyadaki bütün cipsleri, gofretleri yiyebilirim.
Sağlık Bakanlığı’nın internet sitesinde böyle bir uygulamadan bahis tabii ki yok.
Bundan haberleri var mı diye arayıp sorduğum Sağlık Bakanlığı’nın yetkilileri de bihaber.
Az kalsın 3 kilo uğruna gidiyordu paralarım.
İnanamıyorum.
Bakın,vasiyetim olsun, buraya da yazıyorum.
Lütfen aklınızda tutun: Eğer ki böyle bir numaradan aranırsanız, kanmayın.
Bakanlıklar düzenledikleri hiçbir faaliyet için vatandaştan para isteyemez. Zaten kamu hizmetleri, para karşılığında yapılmaz.
Ve ben hala saf gibi bunu düşünenlere akıl sır erdiremiyorum.
Bir Sahtekarlık Bakanlığı’mız eksik.
Ne güzel ne refah bir Türkiye.
Yemiş yemiş doyamamış. Ve hem şişman hem sahtekar herkesten.
Yazık.
YORUMLAR