Bülent Ortaçgil Nakliyat

‘Hayat dediğin h ile mi başlar?’diye sordu kız.

‘Bir yerde başlar da t ile biter’ dedi çocuk.

Kız gitti Bülent Ortaçgil’i açtı. Dönüp ‘En sevdiğim’ dedi. ‘Dedem olsaydı keşke’. ‘Deden mi?’ dedi çocuk. Evet dedem dedi kız, ben dedelerimi tanımadım ki, hep dinledim. E onu da dinliyorum, ben hep Bülent Ortaçgil dinlerim. Ve bu yüzden kendime dede olarak yakıştırdığım insan Bülent Bey. ‘Bülent diye dede olur mu’ dedi çocuk. ‘Bal gibi de olur, hem de öyle tatlı dede olur ki, Heidi’nin dedesi gibi’ dedi kız.

‘N’apardın deden olsaydı?’ diye sordu çocuk, bir yandan da sigarasına uzandı. Gülüyordu. Camdan dışarı bakıp, ‘Allah allah bugünün saçmalığı da buymuş, kısmet’ dedi. Kız çift günlerde değişik konular buluyor, tek günlerde İkea kataloğuna bakıyordu.


Çocuk ekledi: ‘Yahu adam senin deden olsaydı, kafasını ütülerdin, bana şu şarkını söyle yok yok vazgeçtim bunu söyle. Arkadaşlarını çağırıp hava mı atacaktın? Bakın dedem Bülent Ortaçgil’ diye.

Neden olmasın dedi kız? Dedeyle hava atılır bence. Dedeler hava atmak içindir. Anneanneler de öyle, babaanneler de. ‘Biz birbirimize onlarla hava atıyoruz’ dedi kız. Gözlerini de öyle bir açtı ki, çocuk endişelendi. ‘Sana inanmam gerek gibi hissediyorum, tamam, ikna olmak üzereyim de tek sorum var, insan niye hava atsın?’ dedi çocuk.

‘İnsan dediğin, evde biriken çöpü atar, topuğu patlayan ayakkabısını atar da hava atmaz.’‘Ama benim anneannem de masal kahramanı gibiydi, muftakta yaşayan bir masal kahramanı, sigara böreği ülkesinin kraliçesi’ dedi.

Kız, ‘Bak gördün mü?’ dedi. Sen de hava atıyorsun.

Kız takvime baktı. 15 Nisan. Bugün aslında kataloğa bakma günüydü. Çaktırmadı.

İçinden keşke bir nakliyat şirketim olsa diye geçirdi. ‘Hayatlar nakliyat’ Çocuğa bu fikrini açmadı.

‘Peki’ dedi, ‘Madem Bülent Ortaçgil’in dedem olması fikrini beğenmedin, o zaman bana şunu anlat, ilkokulda ne oldun okuma bayramında?’ dedi kız. ‘Şiir okudum, kendim oldum’ dedi çocuk. O hep kendi olmuş. Kız güldü. ‘Ben Amerikalı olmuştum. Öğretmeni öyle karar vermiş. Hintli olan da varmış, kovboy olan da… Kovboyu duyunca çocuk kahkahayı patlattı. Kovboyluğun memleketi neresiymiş diye sordu. Kız ne bileyim dedi. Adı neydi kovboy olanın? dedi çocuk. Burçin dedi kız. Kovboy Burçin ne yapıyor şimdi? dedi çocuk. Bilmiyorum dedi kız. Facebook’ta gördüm geçenlerde, çocukları olmuş. İki tane. Biri kız, bir erkek. Suratsız bir karısı var, belki de kovboy hanımı olmayı sevmemiştir. Düşünsene, kovboyun karısısın, ama görümcen senden daha iyi gül böreği yapıyor. Al sana dram!

‘İki çocuk babası kovboy iyiymiş’ dedi çocuk. ‘Sen nasıl Amerikalı oldun, kolay olmuştur inşallah?’ ‘Annem bana kot şort giydirdi, üstüne kareli gömlek, ayağıma da terlik, saçlarımı at kuyruğu yaptı, Amerikalı oldum. ’E kolaymış’ dedi çocuk.

Kolay dedi kız. Kolay oldu. O zamanlar her şey kolaydı.

Sonra dedi çocuk?

Sonra dedi kız, Amerikalı olduğumu unuttum. Oturdum evlenme programlarını seyrettim, fırında pide sırasında bekledim, taksicilerle kavga ettim, araba değişim saatleri hep bana denk geldi, zeytinleri hep çift yedim, sonra hep yan masaları dinledim, metroda insanlar ne okuyor diye baktım, nasılsa kimse bir şey okumuyor diye kitabımı çantamdan çıkarmadım, nasılsa aynı belediye bakıyordu hepimize, ben miyim otobanlardaki trafiği çözecek olan dedim. Sonra ben de herkes gibi açtım telefonuma baktım. Son aramalarımın dakikalarını topladım, annemin dediği kadar çok konuştuğumu farkettim, ama bunu anneme hiç söylemedim.

Sonra dedi çocuk?

‘Saçlarım Ahu Tuğba gibi, sözlerim Aysel Gürel gibi, kıyafetlerim Zeki Müren gibi, sesim Müzeyyen Senar gibi olsun istedim, ha bir de gözlerim Yıldız Tilbe gibi baksın.’ Bir de Bostancı dolmuş kuyruğunda beklerken ‘kendimi şanslı hissediyorum’a bassam da Google bana bir dolmuş göndersin istedim.

Sonra? dedi çocuk. Sonrası yok dedi kız. Sokaktan geçen patatesçinin sesini duydular.‘Bir de Oğuz Atay’ı severim’ dedi kız. Keşke ölmeseydi. ‘Ya beni?’ diye sordu çocuk.‘Seni de severim de dedi’ kız durdu. Oradaki ‘de’ ne dedi çocuk?

Severim de sular kesilecekmiş. Keşke belediye başkanımız da Bülent Ortaçgil olsaydı. Şehrin hoparlörlerinden ‘Aşk var’ çalsaydı, sular hiç kesilmeseydi. Çocuk bir sigara daha yaktı. ‘Yalan söyledim, ilkokulda Bülent Ortaçgil olmuştum’ dedi. Kız güldü. Sessizce içinden nakliyat şirketinin adını değiştirdi. ‘Bülent Ortaçgil Nakliyat’


Hayat gibi nakliyat da t’yle bitiyordu.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.