Beklemede kal
Bu fotoğrafı Taner Birsel Twitter’da paylaştı. Bir alışveriş merkezinde bir dükkan. Girişine mankenler dizilmiş, yan yana duruyorlar, üzerlerinde baharlıklar. Oğlan, mankenin elini tutmuş, ‘Hadi gidelim’ der gibi, Superman gibi bekliyor. İyi haber: Oğlan koşup elini tuttuğu için besbelli annesi de manken gibi. Uzun boylu, ince bacaklı, fiziği şahane bir kadın demek ki. Oğlan, ‘Eli biraz plastik gibi, kendisi de biraz tepkisiz ama olsun anne, annedir’ diyor herhalde içinden. Kötü haber: Oğlan annesini kaybetmiş, henüz farkında değil, ondan çığlığı basmamış. Annesi de muhakkak, ‘Oğlum nerdesin, çık bak kızmayacağım’ diye bir kabinden başka bir kabine koşup, oğlanı arıyor.
Fotoğraf şunu diyor: İnsan bekler. Bekliyor.
Baban araba almak istiyor. Oradan denkleştirecek, buradan beklediği para gelecek, kenarda da biraz vardı. Bir gece annen ‘Kenarda benim biraz olacaktı’ diyor. O da hep babana bu kıyağı yapacağı günü beklemiş. Şiltenin altında var biraz, biraz geceliklerinin arasında, birazı banyoda sabunların arkasında. ‘Al’ diyor, ‘bunları sonra yerine koyarız’. Koyarız değil mi? Baban birkaç güne arabayı alıyor. Aşağıdan dat dat bir korna, aşağıya koşuyorsunuz, bekle bekle asansör gelmiyor, 6’da takılmış kalmış, bozulmuş mu, yok Sevda Teyze’nler terlik sıkıştırmış araya, eve erzak almışlar da, onları boşaltıyorlar.
Arabada bir plastik kokusu. Baban bir süre çıkarmayacak döşemelerin üstündeki o plastikleri. O günü bir tek babalar biliyor. Hemen eskimesin araba. ‘Baba, bu araba kokuyor’. ‘Kızım yeni araba ondan’. Motoru açılana kadar da hız yapmayacak. Kelebek camını ittirip açıp, küçük elini camdan dışarı sallıyorsun. Kelebek camını en çok çocuklar kullanıyor, bir de hırsızlar. Kelebeği kırıp, teybi çalıp gidecekler. Kızaklı teybi halbuki annen koltuğun altına saklamıştı. Hayır diyor baban, onu bagaja kitleyecektiniz. Ama sakalımız yok ki diye söyleniyor. Baban arada sırada sakal bırakıyor, yazları, cildini dinlendiriyormuş. Annen altınları bekliyor.
Eve misafirler bekleniyor. Yemekten sonra geleceğiz dediler de yine de diyor annen bir şeyler hazırlamadan olmaz. Bir yandan çerkez tavuğu için tavukları didiklerken, bir yandan da elmaları soyuyor. Öğlen daha diyorsun, bir şey olmaz şimdi ben onların üzerini örteceğim diyor annen. Yok ne yaparsa yapsın sararacaklar, yumuşayacaklar. Olsun, yersiniz yine de. Üzerlerinde minik çatallar. ‘Evladım bir yerinize batacak, onlarla oyun olmaz’. Halbuki onlarla saçlarını tiftik tiftik yapıp, sokakta herkesin deli o deli dediği kadına benzemeye çalıştığını kimse bilmiyor. O kadının iyi insan olduğunu, kimseye zararı olmadığını bir tek çocuklar biliyor. Kaçan topları patlatmıyor, eline alıp bir süre kucağında tutmak istemesinin sebebi o da oynamak istiyor. Ama deli diyorlar ona. Halbuki değil, deliliği yalnızlıktan. Yalnızlığı hiç bitmiyor.
Misafirler geliyor. Tek tek içeri girerken, pat pat kafanıza vuruluyor. Kardeşin kafasını kaçırıyor, ondan seken eller senin kafanda, yanağında patlıyor. ‘Naber aslan parçaları?’ Aslan parçalarının görevi paltoları içeri taşımak. Hepsi anne babanın odasına, yatağın üstüne. ‘Hadi evladım, söylenmeden!’ Esin Teyzen geliyor koridordan, Pisa kulesi gibi yana yata yata, anneler aralarında ‘Şişmandır ama yüzü de çok güzeldir’ diyorlar. Küçükler her şeyi duyuyor da konuşmuyor. Hakikaten güzel kadın. ‘Benim kürkümü de koysana yavrum içeriye’ Kürkün üstünden kaydırak yapıp kayıldığını misafirler hiç bilmiyor. Koridordan o misafir terliğinin sesi gelene kadar yatak odası lunapark!
Misafirler giderken neden Allahaısmarladık denilir hiç öğrenmiyor küçük çocuklar. Öğrenmeyecekler de. Kafaları basmadığından değil. Anneleri yüz kere, bin kere anlatacak: ‘Evden gidene güle güle denir! Gidene de allahaısmarladık!’ Allaha ısmarlama kısmını anlamayacak çocuklar, bir de güle güle döver tüm vedaları. Gülmek iyi. Çocukken her şey daha komik sanki. Anneannenin ayağı halıya takılır, deden dizlerini ovarken çorabının deliği görünür.
Çocukken gülersin, bir gülmeyi, bir de büyümeyi beklersin. Sonra yıllar geçer. Üstün başın toz içinde. Artık o o gıcır gıcır küçüklüğün yok, artık büyümemek için beklediğin günler. Çünkü büyüdükçe eksi bakiyedesin. Küslükler, yüzüstü bırakılmalar, terkedilmeler. Yokluğa bir şekilde katlanıyorsun da azalmaya katlanması zor.
İşte o yüzden o küçük çocuk haklı. Manken de olsa, bir el lazım hepimize. Bir de beklemek gerekiyor. Uyumayalım Supermanler, daha uçmamız gerekiyor.
YORUMLAR