İç güvenlik paketinin yarattığı güvensizlik
Gözümüz aydın. Artık güvenliğimizi güvenlik olmaktan çıkaran nurtopu gibi yasalarımız var. Meclis tarihinin en ateşli tartışmalarının ardından, sadece sayısal çoğunluğunun sağladığı fütursuzlukla davranan AKP milletvekilleri, zaten bir süredir askıda olan demokrasiye bir darbe daha vurdu. 132 maddelik sözde güvenlik paketinin ilk 10 maddesi kavga dövüş, küfür kıyamet kabul edildi.
Bu öyle bir paket ki CHP bir yana, adlarının yan yana anılmasından bile rahatsızlık duyabilecek iki parti HDP ve MHP birlikte saf tuttu. Muhalefet partileri, AKP iktidarı döneminde ilk defa topyekûn bir muhalefet hattı oluşturdu. Her şeye hayret eden bir önceki cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bile “Bunu bir kez daha gözden geçirmelerini tavsiye ederim. Bazı düzeltmelerin yapılması gerektiğine inanıyorum.” diyerek pakete muhalefet edenler arasında yer aldı. İçinde Gül’ün de yer aldığı muhalefet hattı, sanırım kabul edilen yasaların vahametini anlatmaya yetecek nitelikte.
Muhalif milletvekilleri, (bakın sokaktan değil meclisten bahsediyorum) oturma eyleminden kürsüde konuşmaya, slogan atmaktan fiziki müdahaleye, daha doğrusu şiddete maruz kalmaya kadar her türlü mücadeleyi verdiler. Ama bütün bu çabalar, paketin ilk 10 maddesinin yasalaşmasını engelleyemedi.
Görüşmeler sırasında Meclis Genel Kurulu’na meclis başkanı yerine iki başkan vekili başkanlık etti. Meclis başkan vekillerinden Ayşenur Bahçekapılı’nın muhalefetin hiçbir itirazını dikkate almadan tasarının tümünü görüşmelere açması tepki çekti. Muhalefetin oyalama taktiği uyguladığı düşüncesinde olanlar, Bahçekapılı’nın yanında yer aldı normal olarak.
Bir de “yeter artık ne arası ya”, “beş gün oldu yeter be”, “sürekli ara verilmez ki kardeşim” diyerek oylamanın uzamasına tepki gösteren AKP’liler vardı. Aslında oylanan özgürlüğümüz, belki de hayatımızdı ve buna sabırlarının ölçüsü beş gündü demek ki.
Torba yasalarla hazırcılığa alışanların bu tepkisini normal karşılamak istiyorum ama en son empati kurulması gereken kişilerin de onlar olduğunu düşününce…
Oylamayı yöneten diğer Meclis Başkanvekili Sadık Yakut’un CHP milletvekili Süleyman Çelebi’nin kürsüdeki konuşmasının ardından ortaya koyduğu tepki de, çıkacak yasaların karşısında olan herkesi yaralayacak nitelikteydi. Beş küsur dakikalık konuşma süresinin tamamını “Kahrolsun faşizm!” demeye ayıran Çelebi’ye gülümseyerek ve alaycı bir üslupla teşekkür eden Yakut, “237 defa kahrolsun faşizm diyerek rekor kırdınız." dedi. Faşizmi lanetlemenin nesi komik, diye sormadan edemiyorum.
An itibariyle bu 10 madde yürürlükte artık. Bundan böyle sırf güvenliğiniz için yanınızda göz yaşartıcı veya biber gazı taşımak suç ve hapis cezası gerektiriyor. Ufak bir hatırlatma: Özgecan, katiline biber gazı sıkarak direnmişti.
Eylem ve gösteri yürüyüşlerinde yüzünü kapatmanız da suç. Bırakın bir eyleme katılmayı, es kaza oradan geçiyorken atkılı, fularlı ve hatta boğazlı kazaklı olmak bile tutuklanmanıza sebep olabilir. Bu tamamen o anki polis ya da jandarmanın üzerinizdekini nasıl gördüğüne ve yorumladığına bağlı. Gezi sırasında gazdan kendini korumak için yüzlerini kapayanları hatırlayalım.
Artık polisin ya da jandarmanın sizi eylemden uzaklaştırma yetkisi var. Bakın, göz altına almak falan değil. Kimseye haber vermeden alıp herhangi bir yerde tutmak. Artık bu onların keyfine kalmış ve bu maddedeki keyfiyet hayatınıza mal olabilir. Üstelik geride tek bir iz bile bırakılmadan.
Göz altı süresinin kırk sekiz saate çıkarılması, hâkim kararı olmadan ev ve araç arama yetkisi, mülki idarenin eylem yasaklama yetkisi (ki artık bir şeyi protesto etmek için orada bulunmanız bile suç. Başka bir şey yapmanız gerekmiyor) ve daha bir sürü demokrasiyle ve özgürlüklerle bağdaşmayan uygulama…
E şimdi, eyleme çıkan, oraya buraya zarar veren gerek anarşisti olsun, gerek teröristi olsun cezalandırılmayacak mı yani bu devlet, dediğinizi duyar gibiyim. Bir de şu açıdan bakalım o zaman. Eylemi sadece anarşist ve terörist mi yapar? Cevap, tabii ki hayır. Siyasi partiler, sendikalar, kamu nitelikli meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve hatta tek başlarına bireyler yapar.
Bu durumda demokratik hakkını arayan ya da herhangi bir konuda gösteri ve yürüyüş yaparak kamuyu bilgilendirmek, bilinçlendirmek ve konuya dikkat çekmek isteyen herkes topyekûn suçlu durumuna düşüyor. Hem de bu kararı hâkim değil polis veya jandarma veriyor. Şöyle ki, bırakın hükümeti protesto etmeyi falan, bir araya gelip, tek renkli kediler iki renkli kedilerden daha güzeldir, diye eylem yapmanız bile anarşist ya da terörist muamelesi görmeniz için yeterli.
Yani aslında kısaca ne istiyor bu yasa? Sokağa çıkma. Evde otur. Çekirdek çitle. Dizi ve penguen belgeseli izle. İş kazası olursa takdir-i ilahi de. İnsanlar ölürken, oh ben ölmedim de. Ya da en iyisi hiçbir şey deme. Sus! Sadece sus!
Yeter ki Allah AKP’ye ve Erdoğan’a zeval vermesin.
YORUMLAR