Olmak istediğin yerde misin?
"Bir yerde olup, başka bir yerde olmak istemek"... Izdırabın tanımlarından biri. Bu hali unutmuşum. Son 3 gündür olmak istemediğim bir yerde olmak zorundayım. Gerçek bir ızdırap olduğunu iliklerime kadar hissediyorum. Birçoğumuzun hayatını ne yazık ki bu cümle tanımlıyor. Benim ızdırabım iki hafta sürecek. Ne yalan söyleyeyim "her şerde bir hayır vardır"a bağlandım. Büyük oranda nerde olmak istiyorsam orda olduğum hayatıma bir şükran doğdu. İnsanın günü nasıl geçerse hayatı da öyle geçermiş. Dikkatimi gündelik hayatımın basitliğinde tutuyorum ve kendime soruyorum "Bugün olmak istediğim yerde miyim?, yapmak istediğim şeyi mi yapıyorum?" %100 hiç mümkün olmadı ama %70’in altına düşmemek için elimden geleni yapıyorum. Açıkçası o %20-30’luk mecburiyelerin de bu örnekte olduğu gibi başka türlü faydasını görüyorum. Bana göre hayatla ilgili büyük sorular gereksiz. Mutluluk ölçütü şimdi şu anda yapmak istediğin şeyi yaparken olmak istediğin yerde misin?
Bazen yardım almak…
Bazen yardım tanımadığın birinden ve spontan gelir. Dün uyandım ki içim karışık. Omuzlarım gergin. Az uyumuşum, kabusla uyanmışım gözlerim yanıyor. Bütün sınıf mediasyona oturduk, içim “ı ıh” diyor. Gene de o “ı ıhh” diyen direnen duyguyu fark etmek için fırsat. Gene de tamam bugün böyle diyemiyorum. Tam da sabah koydugum posta sanki atıf yapar gibi, içim başka birinin yardım eden varlığına ihtiyaç duyuyor. Sonra bir anda ders sırasında hocamız Yeliz ikili bir çalışma yaptırıyor. Hiç tanımadığım biriyle birbirimizin nefesini hissetmek için takım arkadaşı oluyoruz. Onun nefesinin dinginliğinden, elinin sırtıma değen temasından aldığım destek. Bazen yardım almak bu kadar kolay ve sıradan. Ve yoga denen bu dünya güzeli şey hep sürprizli, hep ihtiyaçların karşılanmasına binbir yoldan vesile.
Beden sihirli bir halıdır.
Estes; "Beden sihirli bir halıdır. Seni tahmin bile edemeyeceğin yerlere götürür" der. Mevleviler döner, Yoga pratik edenler pozlara girer, Çin’de, Japonya’da, Hindistan’da hareket ve beden birçok spiritüel uygulamanın ana eksenini oluşturur. Hareket ve farkındalık biraraya gelince sinir sistemimizde bizim için aslında hep mevcut olan “o yer” bizim için ulaşılabilir hale gelir. Yıldızlı bir gecede başınızı gökyüzüne kaldırıp “Ne oluyor burda?” diye merak edenler, sorunun cevabı için bedenlerine dönerler. Beden bir kapıdır.
Öyle bir kültür içindeyiz ki, gündelik hayatta bedenimizi hissetmeden yaşıyoruz. Çoğu zaman bedeni hissetmemizin tek nedeni ağrı olması. Kilo aldım/zayıfladım, ağrıdı/geçti, fit/değil, esnek/değil, güzel/çirkin, hasta/değil...
Bütün bu cenderenin ötesinde bedenle bir ilişki kurmak mümkün mü? Onu gündelik olarak nedensizce hissetmek... Bir kapı olarak yüzümüzü bedene doğru çevirmek nasıl olurdu?
YORUMLAR