Kurt Seyit ve Şura: Fizik var, Kimya yok

Uzun zamandır beklediğimiz Kurt Seyit ve Şura'da hasretini çektiğimiz, yabancı sinemada bile dengini bulamadığımız Kıvanç Tatlıtuğ'umuza kavuştuk, lakin vuslata eremedik.



Kuzey Güney'de başları döndüren oyunculuğundan eser yoktu üzerinde Salı akşam jönümüzün.




Bu dizide yakışıklı olmayı üzerinde bir ceza gibi taşıyordu zannımca. Lider, karizmatik, etkileyici olması için sertleştirdiği bakışları, onu yapaylaştırdığından gereksizdi oysa. Boşlukta kalan bir bakışında bile öyle duracağından, fazlası fazlaydı. Gel gör ki, bundan ahali haberliydi de, bir set ekibinin, bir de jönümüzün haberi yoktu sanki.




Kuzey'deki başarısı bu yüzden miydi ki?


Çok iltifat aldığından Tanrı’dan referans mektubu gibi aldığı güzelliği önce bir ödül, akıl ve hayat demini aldıkça da bir yük gibi taşımaya başlayanlardan muhtemelen O. Kuzey'ken kendine iki beden büyük gelen palto gibi taşıdığı bu ağırlık yoktu üzerinde ve kendinden azat olmuş gibi bir ruhla oynuyordu sanki.




Dün gece hakkında eksilerimi sıralasam, onca emeğe ayıp olur mu ki?





        * Mekan, dekor, kıyafetler çalışılmış ama ruh yok. Fizik tamam, kimya yok.



        * Demleye demleye izleyiciyi divaneye, Cemre'yi viraneye çeviren aşkta kızcağız hayat öpücüğünü alabilmek için çatıların tepesinde öleyazdı. Oysa Şura, öpücüğü kolayca biriken harçlıkla alınmış bir gofret gibi kaptı.


        * Valsler yapıldı, dans konusunda artistik puanlar eski kainat güzeline yazıldı.


        * Diyaloglar yüzeyde kaldı, Ece Yörenç'in insanı kendiyle yüzleştiren satırlarının farkı arandı.


        * Güzel, duru tanımına uysa da, Şura cazip olamadı. Saçıyla göz renginin evlenmezliği onu replikteki kadar parlatamadı.



        * Dakikalar ve nefesler 20.00 - 22.00 arasına ayrıldı, lakin çıkan iş "bir grup"* izleyicinin ruhunda beklenen fırtınayı koparamadı.



        * Diziyi izlerken tempo ve senaryonun tekdüzeliği Aşk ve Gurur'un Keira Knightley'i ile Matthew MacFadyen'ini arattı. Çıkıp gelseler, ilk bölüm sanki beklentilerin gerisinde kaldığı yerden kurtulacaktı.


          Bu yazının anne olarak köşeden yaptığım paylaşımlarla tek ortak noktası, diziyi izlerken kızımın kolumda uyumuş olması sanırım.


          Velakin anneler de mutlu olmak ister ve görsel sanat, hele de akşamları eve, gün boyu koşturmaktan bitap düşmüş bacaklarımızın uzandığı yere geliyorsa, candır. Verimli olması da, tüketen için heyecandır.




          Ortaya konanı görüldüğü şekliyle bilmek iyi gelir mi ekibe? Bizde eleştiri pek sevilmez ama alınacak reklamların hatırına belki. Geri plandaki olayları daha çok anlasak ve bir yürek titremesi bu kadar sokulmasa gözümüze, dizi daha bir akacak.



          Bir tuzluğa bile baksa baştan çıkarıcı olabilecek yerli Redford'umuz da şunları bilse keşke:

          Yakışıklı, lider, karizmatik görünmeye çalışmadığı an, zaten öyle olacak. Taparak, neden ve nasıl büyülediğine hayret ederek izlediğimiz Kuzey'i bırakalım gitsin. Arada okunan kitaplar, kaçınılsa da kaçılamayan pişmanlıklar ve midede kelebek uçuran bi' mutlu an'larla O artık başka bir insan. Yeni kendini verse bize ve boşverse bakiyeden ilk dizideki görüntüyü çıkaran set düzenine. Biliyoruz, bu potansiyel var serde.


          İlk paragraf, ilk yazı, ilk çocuk zordur. İlk bölüm olmadıysa da, ümitler bir süre daha Kurt Seyit’le.


          *İmza: Sosyal medya lafazanı anne mafyasından bir dost


          Kurt Seyit ve Şura'dan özel kareler...



          YORUMLAR

          Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

          İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.