Eşit sevilmek
Bugün kumdayız; Çınar’ı zar zor uyuttuk. Babasıyla tek bir isteğimiz var, gündüz uykularını güzelce alması. Çünkü 2. turda iyice öğrendik ki, bebeğin gece uyuması demek, gündüz iyi alınmış 2 adet uyku demek.
Çünkü biliyoruz ki, gündüz uyumayıp çok yorulan çocuk, ‘bırak gece iyi uyur’ diyen 1 jenerasyon öncenin aksine, aslında hiç de uyumuyor.
Peki Gökçe ne yapıyor?
‘Sırtım kaşındı, saçım bozuldu, rüzgar esti’ diye türlü sebeple mıkırtı halinde. Yaklaşan tehlikeyi görüyorum: Gökçe’yi regüle edemezsek, gözü böyle olduğu zamanlardaki gibi hiç bir şeyi görmeyecek, yapılan iyi niyetli uyarılar havaya gidecek ve sonunda Çınar uyanacak.
O yüzden çaresiz bakışlı kocama yardım ediyor, Gökçe’nin duygusunu yansıtıyor, türlü şebeklikle gönlünü alıp ayrılıyorum yanlarından. Geldiğimde bulmaktan en ürktüğüm manzara karşımda: Çınar uyanmış, yarım kalan uykusundan huzursuz ve ağlıyor. Üstüne Gökçe de öbür şezlongda ağlıyor.
İşte ebeveynliğin sınanma zamanı.
İstiyorum ki Gökçe benzer bir durumda aynı davranışı sergilemesin. Çok yumuşak olursam, biraz önce olan yine tekrarlanacak. Çok sert olursam, Gökçe hem bana hem de kardeşine bilenecek. Al sana kardeş kıskançlığının tohumları.
“Ne oldu Gökçe, ne bu kıyamet?” deyince, “Babam Çınar’ı benden daha çok seviyor” cümlesine tosluyorum.
Bunun doğru olmadığını, sorunun bu olmadığını bildiğim gibi biliyorum.
Sorun kahvaltıda abuk gevreklerden yiyen kızımın, denizin de yardımıyla vaktinden önce acıkmış olması. Yanımda yiyecek yok ama ama krizle nasıl başa çıkacağım konusunda donanımlıyım. Zira Adele Faber ve Eliane Mazlish’in Kardeş Rekabeti isimli müthiş kitabını elimden düşürmüyorum şu ara.
Gökçe’yle konuşmaya başlarken kuralı tanıtıyorum, ama onu kişiden bağımız tutuyorum. Şu konuşmalar geçiyor aramızda:
“Çınar uyurken ses yapmamalıyız. Aslında evdeki ya da sınıftaki herhangi biri uyurken geçerli bu kural. Yani yanımızda uyuyan biri varsa, onun uykusuna saygı göstermeli, onu uyandıracak şeylerden kaçınmalıyız. Bu benim için de, senin için de, Çınar için de geçerli.“
Sonra onun daha az sevilme konusuna geliyor sıra. Yine kitaptan biliyorum ki, çocuklar eşit sevilmek istemezler aslında. Çünkü eşit sevilmek, bir şekilde daha az sevilmektir.
Önemli olan Gökçe’nin bizim için biricik olduğunu anlaması.
O yüzden bu dünyada kimsenin onun içimizi bir anda ısıtabilen gülüşüne sahip olmadığını, o parmakların en sevdiğimiz resimlerin çizeri olduğunu ve saçının buklelerine saklı kokusunu çok sevdiğimizi söyledim.
Bunu söylemek “Seni de Çınar kadar, hatta daha çok seviyoruz” fasaryasından etkili oldu biliyorum.
Yüzün aydınlanmasından, çektiği yoklamada burada yazıldığımızı anlıyorum. Rahat bir nefes alıyor ve bir daha ara öğün hazırlıksız sahile inmemeye kendime söz veriyorum.
YORUMLAR