Güneşi beklerken

Geçen gün komşuyla ayaküstü konuşurken “Dün bir ara güneş çıkmıştı” diyecek oldum, devamını getiremedim.

“Ne zaman!”

“Öğleden sonraydı galiba.”

“Tam olarak kaçta çıktı?”

“İki-üç arasıydı galiba.”

Canı sıkıldı, kafasını salladı.

“Hiç görmedim. Hiç görmedim.”

Haber vermem gerekirmiş gibi bir an suçlu hissettim. “Bir daha görünce ararım hemen” dedim. Gülüp evlere dağıldık.


Bazen günlerce yağmur yağıyor. Sabah uyanınca ilk iş perdeyi açıyorum. Arabaların üzerinde damlacıklar varsa yüzüm düşüyor. Belki uyum sağlamaya başlamamın bir işaretidir, güneş gökyüzünde dursun istiyorum.


Sokakta günün konusu genellikle hava durumu. Dükkân önüne atılan tabeladaki günün mönüsü gibi. Yağmurluk ve şemsiye cüzdan kadar önemli eşyalar, evden çıkmadan mutlaka aldım mı diye bakmak gerekiyor. Radyoda, tramvayda, okulda, yolda insanlar hava tahmin raporlarını konuşuyor. Yağmur ne kadar sürecek, hava ne zaman açacak, kaç derece olacak. Büyük dertleri olmayanların ufak dertlere uzun uzun kafa yorma lüksü var şu dünyada.


Güneşin ne zaman çıkacağı belli olmuyor. Arada bir tam batmak üzereyken çatılara vuruyor. Ürkütücü görünse de başımı kaldırıp gidene kadar bakıyorum.


Günlerin üzerine biraz güneş düşünce çocuk gibi mutlu oluyorum. Geçenlerde kendi kendime, kendi duyacağım kadar, kendi dilimde “Nasıl olsa çıkacak” dedim. Bir umut. Gerçekten bir umutmuş yaşatan insanı.


Değiştirmeye gücün yetmediğinde bekliyorsun. “Nasılsa geçecek” diyorsun.


Nasılsa geçiyor.


Annen kaşlarını çatmış da birazdan gülecekmiş gibi. Parmağını kapının arasına sıkıştırmışsın ya da dilin yara olmuş da üç vakte kadar geçecekmiş gibi. Etin su toplamış da iniyormuş gibi. Yirmilik dişinin ağrısı diniyormuş gibi. Dizin kabuk bağlamış da pamukla yara bandını çekerken canın daha az acıyormuş gibi. İçmiş, sabaha leş gibi uyanmış da akşam üzeri insana dönüyormuşsun gibi. Ameliyattan günler sonra gülerken dikişlerin artık az acıyormuş gibi, yataktan kendi başına kalkmış pencereye yürümüş, gökyüzüne bakmışsın gibi. Ayakkabın artık vurmuyormuş, topuğundaki çivi batmıyormuş gibi. Sırılsıklam uyandığın, gerçek olmadığı için şükürler ettiğin kötü rüya gibi.


Nasılsa hepsi geçiyor.


Her sabah güneş acaba orada mı diye uyanıyorum. Nereye gitsem gözüm pencerede. Günlerce gökyüzü kurşuna çalıyor ve ben her gün güneşin açmasını bekliyorum. Burada öğrendiğim bir şey varsa sabretmektir.


Bazen gazeteleri okurken de güneşi beklerkenki gibi bir his geliyor.

Tünelin içinde çıkışa ne kadar kaldığını bilmeden ışığa yürümek gibi bir duygu. Her tünelin bir çıkışı vardır herhalde.


İmkânsız düşler belki aptalların, ama umut etmek insanca.


Her sabah perdeyi açıp gökyüzüne bakıyorum.

Güneşi, ışığı bekliyorum.

Nasılsa bir gün açacak.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir kimi zaman uzanan bir dost elidir. güneşin doğması kimizaman bir gülümsemedir içimizdeki güneşin hiç batmaması dileği ile eline kalemine yüreğine sağlık
    CEVAPLA
  • karayel umut bir yılmaz güney in filiminde bu kadar güzel anlatılmıştı.
    CEVAPLA
  • Misafir Gunesin bol oldugu gunlerin cok olmasini delerim.
    CEVAPLA
  • Misafir yağmurlu hava. bereketimiz güneşli hava. umutlarımızv ve şifamız olsun
    CEVAPLA
  • Misafir imkansızı. düşleyelim. umudumuzu yitirmeyelim çünkü ikiside insanı hayata bağlar
    CEVAPLA
  • Misafir her gecenin sonunda güneş doğmak zorunda. ve güneş geceye kavuşmalı. bulutlar ise işin ibişliğinde. sen boşver onları. sevgiler :)
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.