Gençliğimi yediler
En son ne zaman şuursuz bir hata yaptığımı hatırlamaya çalıştım bugün. 19 yaşında falandım herhalde. Şimdi rakamsal olarak 27’yim. Arasını hiç hatırlamıyorum bile.
Ne ara 20’lerin başları bitti, ne ara 30’a daha yakın oldum, arada neler yaşadım hiçbir şey yok hafızamda. Tek bildiğim bazı şeyler için kendimi çok geç kalmış, yaşlanmış hissettiğim.
Elbette ki 40’larındaki, daha ilerideki birçok insana göre hala “genç” statüsündeyim ama ruhum 2 dünya savaşı, 3 göç, 5 vurgun yemiş kadar yorgun..
Yaşım gereği bir takım umursamazlıklar, şuursuzluklar yapmak istesem de artık çok geç.
Hormonlu domates gibi bir anda olgunlaşıverdim.
Lacivert peruk almak için para biriktiriyordum en son, şimdi bir bakmışım hangi faturayı ödesem diye seçim yapmak zorundayım.
Daha iki gün önce tanıştığım bir adamın peşine takılıp kıta değiştirmek istiyorum mesela. Desinler ki “Pelin’in yaptığı ne kadar sorumsuzca, her şey bırakıp gidilir mi?”
Diyelim ki buldum öyle peşinden koşulacak dalyan gibi bir Alman, kimsenin umuru olmaz. “Koskoca kız, ne istiyorsa onu yapar, oraya gider” denir en fazla ve normalleşir durum. Tanımadığım adamla kalıveririm Jamaika ormanlarında…
Annem sigara içtiğimi öğrense olay çıkarmaz, “E koca kazık oldu artık, sigarasına mı karışacağım” der.
Odamda gizli gizli flörtümle telefonlaşma heyecanı istiyorum mesela. Biri girince panikle kapatayım telefonu. Nerdeee, yalnız yaşadığını öğrenen adam anında kapında!
Zamanında çocuk yapsam şimdi LYS’ye hazırlanıyor olurdu, o derece!
Ülkenin derdinden, seçim stresinden, geçim krizinden gençliğimi yaşayamadan orta yaşlı bir kadına döndüm.
Affedilmeyi dileyeceğim, “Ben ne yaptım” diye kafamı vuracağım sorumsuzluklar, bencillikler yapmak isterdim ama koalisyon olmadığı için yeniden seçim sorunlarını konuşur oldum.
İçinde doğduğumuz coğrafya malum, durup durup bundan şikayet etmekten de bıktım.
İskandinav değiliz ki, canımız sıkıldıkça paraların rengini falan değiştirelim, sarışınlığımızla övünelim…
Ortadoğunun göbeğindeyiz, yapacak bir şey yok.
Ama burnumuzun dibinde Avrupalı yaşıtlarımız güle oynaya hayatlarını dolu dolu yaşarken, sokağa bile çıkmaya korktuğumuz, esprili bir şey yazmadan önce “bi olay olmuş mu diye” sosyal medyaya baktığımız günler çok zor geçiyor.
Hatta geçmek bilmiyor.
Hata yapmak, vurdumduymaz olmak, geleceği düşünmemek, sorumsuz olmak gibi lükslerimiz hiç sahip olamadan tükendi gitti. Mecburen olgunlaşanlar olarak gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalakaldık öyle.
Eyy benim gençliğim, neredesin?
Bu zor günleri kolaylaştırmak için birbirimize destek olacağımıza sen onu dedin, fikrin benimkine uymuyor, yok sen beni aldattın, arkadaşımla yattın vs vs vs.. Saçma sapan tartışmalar içindeyiz.
Biz bunlarla uğraşırken bir de bakacağız ki TV kumandasına bile yabancılaşan anneanne ve dedelerimiz gibi olmuşuz, 3d printerlara, uçan arabalara aval aval bakıyoruz…
YORUMLAR