Kadim bilgeliğin geri dönüşü…

Geçtiğimiz hafta sonu yeniden bir şifa seremonisine katıldım, bu kez hizmet ve eşlik etmek için de oradaydım; şarkı söylemek, yemek hazırlamak, elimden geldikçe kamptaki hayatı kolaylaştırmak üzere. Herkes aynı dürtülerle davrandığında ortalık cennete dönüşüyor, herkes birbirine yardım etti, herkes şarkılara katıldı, hepimiz bir şekilde birbirimizi tanıyorduk bu kez, aile toplaşması oldu, kucaklaştık, dualar ettik, yine tütün sunduk ateşe.






Flora dizisinden çıkan ilk kitabımız “Yeryüzü ile Konuşma Sanatı” çocuğum gibiydi, ebelerime şükürler olsun, doğayla bağlantı kurma ve törenlerle ilgili yerli halkların bakış açısını ve hissedişlerini anlatan etkileyici bir kitap, onu hatırladım yazarken ve yeniden göz gezdirmek iyi geldi. Törenlerin hayatıma girişini anlatacağım bir sonraki yazıda inşallah, sonrakinde de bu son seremonide öğrendiklerimi paylaşacağım. Şimdi biraz kitaptan alıntı:


"… Yerli halklar, insanın kutsal olanla arasındaki bağlantıyı düzenli biçimde yenilemedikçe yaşam dokusundaki yerini unutacağını ve ardı sıra hastalık ve uyumsuzluklara maruz kalacağını eskiden beri bilirler…


Bağlantıyı yitirme eğilimi, belki de biz insanların doğasında var olan olağan bir şeydir ve bu yüzden törenler aracılığı ile düzenli olarak yenilenmelidir…


Yeryüzünü ve tüm yaşamı onurlandırmanın karşılıklı süreci unutulmaya terk edildiği için, böylesi kutsal bir tarzda davranmaya başlayan herkes, yaşam dokusunu onarmaya ve yeryüzünde elverişli bir denge yaratmaya yardım etmiş olur….”*


Atalarımızı da andık törende, ruhlarına rahmet olsun hepsinin, onları her törende kalbimde taşıyorum, atalarımızdan birileri de ateş başında törenlere katılıp şarkılar söylemiştir illa ki, şimdi onların izinden yürüdüğümüzü gitgide daha çok hissediyorum, çok iyi geliyor.


Atalar ve törenler deyince onu anmak farz oldu, Burkina Faso’lu şaman ve yazar Malidoma Patrice Some. Çocukluğunun geçtiği köyü ve köyün şifacısı dedesiyle yaşadıklarını, geçiş törenlerini anlattığı bir kitabını okumuştum, yaşam amacımızı bulmak ve bağlantıda kalmak için atalarımızın yolunu yeniden canlandırmamızı söylüyor, doğal ritüeller ve topluluk aracılığıyla yaşam amacımızı bulabilirmişiz, içinde bulunduğumuz karmaşık durumlardan atalarımızı haberdar ederek yardıma çağırabilirmişiz, yardım ederlermiş bize, hayatımızda bir şeyler değişmeye başlarmış.


Neye niyet edersek onu törene çevirebiliyoruz Allahtan, zaten Hopiler de kehanetlerinde bunu söylüyor, şimdi her şey bir kutlama halinde yapılmalı, çokluğun gücünün birliğe dönüştüğü anlar törenler, yaşamın her bir öğesiyle bağlantıda olduğumuz bir titreşme hali, bunu kalabalıklarla aynı anda yaptığımızda da benzer aşk hali oluyor, törenler ve kutlamalar eski halkların gündelik hayatının bir parçası iken zamanla bırakılmış, bugün sadece yerelliğini koruyabilmiş halkların kullandığı bu güçlü araç şimdilerde yeniden hatırlanıyor ve bu kadim bilgelik ışığı yaymaya niyetli olanlarca canlandırılıyor.


Bugün Malidoma’nın bir konuşmasını izlerken atalara seslenmekten söz edince aklıma geldi, geçen yıl sol omzumu kırınca dedemin ruhunu çağırmıştım, kırıkları çıkıkları iyileştirirdi Halil dedem, bir buçuk ay askıda gezince hareket eksikliği gelişen ve sürekli elektrik çarpan kolumdan muzdarip dolanırken, doktorlara “sinir sıkışması mı var acaba, elektrik çarpar gibi oluyor” diye sorduğumda “yok” cevabını alıp bir türlü iyileşemezken yakınlardaki bir kırık-çıkıkçıdan haberdar olduk, hemen yanına gittik tabii, adam kolumu evirdi, çevirdi, omzumun altından iki elini sokup hop diye hoplatıverdi beni yarım saniyede, bi baktım benim elektrik çarpması geçmiş ve kolum daha çok kalkar olmuş, birtakım hareketleri yapmamı, defne yağıyla karışık zeytinyağını 15 gün boyunca sürmemi ve üzerini naylonla sarıp yatmamı söyledi. Dönüş yolunda dedeme seslenişimi hatırladım ve ağzımdan hayretle “dedemin ruhuuu!” çıktı, söyler söylemez gözlerim yaşlara boğuldu, dedemin çağrımı duyup çıkıkçıdan haberdar olmamıza yardım ettiğini düşünmüştüm bir an. Gerçekmiş!


Bazen merak ediyorum başka bir gerçeklikte kim kimin nesiydi? Kozmik ailede herkes herkesin hem annesi, hem babası, hem çocuğu hem de dedesi, ninesi. Aşkla sevdiğim oğullarımdan biri yolculuklarımda bana rehberlik ettiği için mutluyum, o bir âşık can, ataların izinden yürüyen güçlü bir şifacı olma yolunda adanmışlıkla ilerliyor, benim de bu yola koyulmama, yeniden şarkılar söylememe vesile olduğu için ona sonsuz müteşekkirim, onun şifasının yayılmasına hizmet ederken yaptığım her şey bana bir kat daha şifa oluyor, törenlerdeki her bir şarkı bir yerlerime dokunuyor, ezgilerin yumuşacık sesleri değdiği yeri titreştirip yarayı şifalandırıyor, beni diyardan diyara götürüyorlar, içimde kocaman bir boşluk doluyor damla damla, çaylar dereler ırmaklara karışıyor, akıyorum sonsuz şükür, idrakım çoğalıyor.


Ömrüne, şarkılarına, aşkla yürüdüğün yoldaki şifana bereket olsun can adam! Allah senden razı olsun oğul! Hem doktorum hem de ebemsin aynı zamanda!


Ailemizi bulmalarımız, buluşmalarımız ve hayatın her anını kutlayarak yaşamayı, her anını törene çevirmeyi başarmış kadim bilgeliğin geri dönüşüne şahit oluşumuz kutlu olsun.

Törenlerimize, kutlamalarımıza da bereket olsun.

Ayşe Şarkı söyleyen gökkuşağı - tören kolaylaştırıcısı


*Yeryüzü ile Konuşma Sanatı - Stephen Harrod Buhner - Okuyan Us yayınevi, Flora dizisi


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.