Atina’da ne yapılmaz?
Çok okuyan bilir, çok gezen de başka şeyler... Biz anne – kız ikisini de sever, gezmenin hakkını vermek isteriz. Kışın çalışır, fırsatını bulunca bavulu toplarız.
Teyze’nin iş durumundan Atina’ya gelişini yakalayınca, uzanalım dedik Ege’nin yasemin kokulu öte yakasına.
Sokaktaki esnafın tamamına yakınının Türkçe konuştuğu, köşe bakkalda adıyla biber turşusu, yufka, zeytin satılan; İstanbul’dan göçen ailelerin oturduğu bir semtteyiz şu an. Bir Suadiye aşığı olduğumdan, Atina’daki Suadiye’yi buldum kalmak için. Yarım saatlik bir tramvay yolculuğu ile merkeze, 10 dakikalık bir yürüyüşle de denize iniyoruz.
Denizdeki annelerin tümüyle Gönülçelen ve Behlül muhabbeti çevirebiliyoruz. Benim izlemediğim diziler bile izleniyor burada. Kıvanç Tatlıtuğ, Tuba Büyüküstün, Kenan İmirzalıoğlu; Clooney’lerin, Anniston’ların bizde ettiği gibi arz-ı endam ediyor gazete bayiilerinde. Atina’da Türk olmak, çok havalı bu günlerde.
Atina’da ne yapılır başka bir yazının konusu olsun. Ben ne yapılmaz onu anlatayım.
- Atina’da acele edilmez. Her şey siga siga*.
- Güzel bir yemek üstüne çay, servet de verseniz içilmez. Kahve bizdeki paraya.
- Pazar sabahtan kentin güzel bir köşesinde iyi bir yer kapayım diye boğuşulmaz. 11.00’de bile gitseniz plajda gölgesine sığınacağınız bir ağaç bulursunuz. Ağaç çok diye değil, İstanbul kadar kalabalık değil diye.
- 22.00’den önce akşam yemeğine gidilmez. Havanın sıcaklığı işi zorlaştırıyor ama buraya acil bir Karatay açılımı lazım. Atina’da ‘leptin’ hep grevde.
- Kriz var diye evde durulmaz. Taverna lobisi akşamları halkı masalara döküyor.
Ne yapılır yazısına kadar, dileyen #atinatatili ile Twitter ve Instagram’dan takılsın bana. Hangi masalar sorusuna cevap orada.
*yavaş yavaş
YORUMLAR