Şeker yeme sorunu
Bazen gereksiz biçimde ısrar ederek sakız aldırma sorunu ya da her kahvaltıdan sonra çikolata isteme sorunu olarak da zuhur edebiliyor bu başlık bizim evde.
Şekere çok karşı olduğumu bildiğinden onu direkt talep etmiyor da, diğer ikisi konusunda vidalar sıkmak istediğimden gevşek.
Okul çıkışı her akşam gittiğimiz parka giderken önünden geçtiğimiz büfede sakız alan, ağaca tırmanırken sakız çiğneyen arkadaşlarını görmese, sakız sorunumuz da olmayacaktı.
… mı acaba? Şeker sorunumuz da yok diyorum ama acaba gerçek bu mu?
Değil diyor Aletha Solter, 2-8 yaş arası çocuk sorunlarına çözümler önerdiği “Çocuğunuza Kulak Verin” kitabında. Benim kontrolümden çıktıktan sonra, daha yoğun olarak tüketebilirmiş çünkü kısıtladığım şeyi.
Türkiye’ye Bilinçli Bebek seminerini vermeye geldiğimde tanıştığımı bu soğuk su ve sabun görünümlü kadına şahsen pek ısındığımı söyleyemem. Onu modelleyerek anne olmak benim için zor olsa da, bir bilim kadını olarak söylediklerini çok önemsediğimi söyleyebilirim ama.
Tezlerini bebeğin/çocuğun doğasına ait çalışmalar yaparak oluşturduğundan, vardığı sonuçlar kültürler üstü. Pozitif bilime inandığımdan, bana çok yanlış gelen bir şeye doğru dediğinde, inanıyorum Ona.
Gelelim şekere.
Brokoli, bezelye ve havuç gibi şahane (!) besinler varken, kim ister ki çocuğu şeker ya da şekerli tatlı tüketsin. Sonu diş çürüğü, şişmanlık ve adını anmak istemediğim hastalıklar olabilen şeker tüketimi, şehirli çoğu anne baba için çocuk sigarası gibi bir şey.
Biz zinhar istemiyoruz. O zaman çocuğumuz neden tapıyor?
Şöyle açıklıyor Solter:
- Bebekliğinde her ağlaması emzirilerek susturulan çocuk, kendini kötü hissettiğinde ağzına tatlı bir şey koymaya çalışır. Zira anne sütü tatlıdır ve çocuk büyüdükçe bunun devamını talep eder.
- Anne baba bilerek bilmeyerek şekeri bir ödül olarak konumladıysa, çocukta bu kontrol kalıbı yerleşir. Sıkıldığında, korktuğunda, mızmızlandığında şeker talep eder.
- Beraber yaşadığı yetişkinlerde tatlı yeme isteği varsa, bu yeme kalıbı ona aktarılır.
- İçinde yaşadığımız kültür şekere taptığı, bayramlarda özel günlerde onu baş tacı ettiği için, çocuk da şekeri talep eder. Reklamlara değinmiyorum bile.
Şekerin istenirliği konusunda bu kadar vurgu olmasaydı, çocuklar şekeri yine de bu kadar sever miydi?
Kitabın en büyük buluntularından biri bence az sonra okuyacaklarınız:
“Are you Hungry? kitabının yazarlarına göre, şekerin üzerindeki bütün kısıtlamaları kaldırır, onu havuç ve muz gibi sıradanlaştırırsak, çocuklar kendi şeker tüketimlerini düzenleyebilirler” der Solter.
Yani sisteme müdahale ederek hatayı yine biz yapıyoruz. Onu erişilmesi zor ve istenen şey olarak biz paketliyoruz. Yasakladıkça daha çok istemesine sebep oluyoruz.
Şekerin elinden özel durumlarda, sınırlı miktarda sunulan ödül statüsünü alır ve onun yıldızlarını indirirsek, çocuğumuzun davranışı değişebilir diyor kitabın yazarları. Yani çocuklar her zaman istedikleri kadar şeker alabileceklerini bilirlerse, onun için duydukları yoğun isteği kaybedecek ve kendileri için dengeli bir beslenme seçmekte özgür olacaklar.
Var mı denemeye cesareti olan?
Kaynaklar:
Çocuğunuza Kulak Verin, Aletha J. Solter
Are You Hungry?, I.R. Hirschmann ve L. Zaphiropoulos
YORUMLAR