İlkokul derdi, aldı mı seni?
Okul konusundan dertli olan ve bu konunun neredeyse bir depresyona soktuğu güruh içinde misiniz? Önümüzde henüz 1 yıl olsa da, ben tam göbeğindeyim.
Gezenti bir ayak olduğumdan, dünyanın pek çok kentine taşıdım postu. Karmaşasına, havasına, zaman zaman çok hoyrat olan hemşehrisine rağmen, İstanbul açık ara en ecesi kentlerin. Kanımca ve hala!
Havasından mı, altından akıp geçen manyetik alandan ve onun enerjisinden mi bilmiyorum – Lost’daki ada gibi enerji alır enerji verir İstanbul demişti uçuk bir arkadaşım, burada soluğu her yerden farklı alıyorum. Kentsel dönüşüme kurban gittikçe ağaçlar, havasız kalıyorum ben de ama beni şu ara en havasız bırakan konu, ilkokul seçimi.
Özel mi olacak, devlet mi? Sistemi çocuk odaklı mı olacak, sınav mı? Kriter eve yakınlık mı olacak, kalite mi? Bıraktım yabancı dili İngilizce mi olacak, Almanca, Fransızca, İspanyolca mı derken bendeki tüm fabrika ayarları kayıyor.
Kayıyor çünkü ilk defa çocuğumla ilgili bir konu, hükmetme sınırımın dışından bana nanik yapıyor.
Özel okula göndersen, liseye basmadan 200 bin ile 300 bin arasında bir yatırım yapman gerekecek çocuğa. Bunun daha lisesi, üniversitesi ve unutmayalım kardeşi var.
Hadi verdik o paraları, mesailerde soluksuz çalıştık, alacağımız eğitim takla mı attıracak çocuğa? Biri bana bunu söylesin. Bu kadar para ve ek ödemeden sonra, dünyada alanında öne çıkmış bir isim olabilecek mi çocuğum? Patent mi alacak, rekor mu kıracak? Geçtim onu, daha az kalifiye olan ama torpili sağlam olan tanıdığın yanında, şansı olacak mı işe alınırken?
‘Okullara değil de, network’lere mi yatırım yapsak acaba?’ diye de düşünüyor bazen insan. Hem o paraya çocuğa ev alırız, üstüne girişim sermayesi de bırakırız belki.
Bazen diyorum ki, biz devlette okuduk da ne oldu? O da okusun, girsin sınavlara kazansın ve iyi eğitimi parasız alsın. Sonra kırbacı kabasında yedikçe koşan ergenliğim geliyor gözüme ve ‘Yok aman’ diyorum. Olimpiyatta en başa yarışan ama hep diskalifiye olan garibi imal ediyor mevcut sistem, bilginin altında eziyor seni, alıyor gençliğini elinden.
Vallahi huysuz değilim. Ne istiyorum peki?
Çocuğun okulu eve yakın olsun; yetişkini bile insanlıktan çıkaran trafik hilkatından muaf olsun, okulun bahçesi silme asfalt değil ağaç, toprak olsun, öğretmeni vicdan ve sorumluluk sahibi olsun, arkadaşları kendine benzer olsun, kantin satışı paket paket kanserojen değil vitamin, besin transferi odaklı olsun, tuvaleti kokmasın, eğlenerek öğrensin, ezberlemesin. Sayfa sayfa bilgiye değil de, hayata hazırlasın okul onu.
Bunlara bakınca rotayı yurt dışına çok kıran var biliyorum. Kıramayan da kafayı kırıyor düşlediği ütopyaya bakarken. Sonra bildiği ve en derininden sevdiği bir çiçek kokusu geliyor burnuna, bir de ince belli bardakta dostla paylaşılan bir bardak çay gözünün önüne, ayarlar yerle yeksan yine.
Önümüzdeki yıl inanılmaz bir sürpriz olur da, tüm ütopyalar gerçeğe evrilir mi acep?
Eve yakın bir devlet okuluna beraberce gitmezsek ve okul bizim vakfınmış gibi çalışmazsak zor. Lakin para en büyük ara bulucu yine. Çoksa Avrupa’daki ortalamayı sana sunan özel okullar, şahane metodolojiler var. Bütçen var mı bütçen, sen ondan haber ver?
YORUMLAR